Hades, Yunan mitolojisinde ölülere hükmeden yer altı tanrısıdır. Yer altının tüm hazinesi onundur, korkunç bir tanrıdır ama kötü bir tanrı değildir. Hades, her ne kadar birçok zenginliğe sahip olsa da ortalıkta pek gezinmez, övünmez, konuşmaz, kendi yeraltı ülkesinde oturmayı tercih eder. Çünkü sahibi olduğu yer altı ülkesi o kadar çirkin bir ülkedir ki, efendisi sürekli saklanır.
Bir keresinde Poseidon, Hades'i utandırmak için üç başlı mızrağını yere saplar ve yeryüzü boydan boya yarılarak Hades'in çirkin yer altı ülkesi ortaya çıkar. Hades, az utanıp sinirlenmemiştir. Daha sonra yetmiş bin kişilik ölüler ordusu ile Atlantis Denizi'ni kurutur.
Yunan tanrısı Hades'in de güçlü bir tanrı olmasına rağmen, "utanç" duygusunu ne kadar ağır yaşadığı anlatılıyor bu mitolojik öyküde.
Sözlükte utanç; "İçinde bulunulan durumdan kurtulmak isteme durumu." olarak tarif edilmekte. "Utanma"nın; "sıkılmak", "çekinmek", "mahçup olmak" kelimeleri ile de ilişkisi vardır ya da benzer durumlar için kullanılır.
Anadolu'da; "ar ve haya" duygusu olarak ifade edildiğini biliyoruz utanmanın. Utanma duygusu; çocukluk döneminde çocuğun onay almak, görülmek veya fark edilmek istediği durumlara ebeveynleri ve bakıcıları tarafından uygun tepkiler verilmediğinde gelişir. Başka bir durumda ise, anne-babanın çocuğunun davranışını onaylamadıklarında, başkaları yanında veya değil, çocuğun kaldıramayacağı biçimde kırılma yaratmaları sonucu yetişkin dönemde problem yaratacak düzeyde "utanç" duygusu gelişir.
Çocuğa ve ergene sağlıklı bir şekilde verilen ahlak, değer ve vicdan ile ilgili eğitim, kişinin kendi sınırlarının farkında olmasını, saygınlığını korumasını ve başkalarına saygı göstermeyi de bilmesini sağlar.
Utanmadan söz açınca, "edep" kavramına değinmeden olmaz. "Edep Ya Hu" Osmanlı döneminde Dergâh kapılarında yazan bir sözdü. Sembolik olarak "Eline, beline ve diline sahip ol." anlamına geldiği belirtiliyor. Bazı topluluklarda çok önem verilen bir kavram olan "edep"; "incelik, görgü, nezaket, zarafet, terbiye, ahlak" anlamı içeriyor. "Adab-ı muaşeret" adı altında insan ilişkilerinde, topluluk önünde, işinde ve yönetimde uygun davranış gösterme kuralları olarak, İslam kültürü etkisiyle Osmanlı döneminde yazılmış birçok eser var.
Anadolu' da edep kültürü, yüzyıllar boyu süregelmiştir. Edep kültürünü almış kişi özünden uzaklaşmadan, kendine yabancılaşmadan insan ilişkilerinde ölçüyü, saygıyı, anlayışı ve ötekinin kişisel alanını gözeterek var olur.
Söz söyleyeni dinlemeyi, ikide bir sözünü kesmemeyi, kendi konuştuğunu kendisi dinlememeyi, toplu mekânlarda sadece kendisi varmış gibi yüksek desibelden konuşmamayı, kelimeleri eğip büküp insanlara uygunsuz şekilde hitap etmemeyi bilir. Nasıl oturup nasıl kalkılacağını, ağzından çıkanı kulağı duymayı, verdiği sözü tutmayı, yemeğin sonunda hesap ödememek için kaytarmamayı, insanların haklarını ihlal etmemeyi bilir.
Edepli kişi, "insanlık ayıbı" olacak durumlara kayıtsız kalmaz, insanlığından utanır. Şiddet gören kadına veya çocuğa, eziyet edilen hayvana muameleden utanır. Komşusunun açlığından, okula gidemeyenin çaresizliğinden utanır. Politikacısının yerine gelmeyecek vaadinden, kendi coğrafyasındaki zulümden, komşu ülkedeki dökülen kandan utanır.
Şimdi bakıyoruz, on şehirde çocukların kurduğu kâğıttan kuleler gibi yerle yeksan olan binaların müteahhitleri, ağız birliği etmişçesine “Ben konutu yaparken belediyeden projeye uygun ruhsat alarak yapı denetim firmasının izni ile işe başlardım. İnşaatın her alanında yapı denetim firması gerekli inceleme yaparak denetimde bulunurdu. Yanlış bir şey yapsaydım inşaatı durdururlardı. Vicdanım rahat” diyorlar.
Şimdi bırakın rezil olmayı, pişmanlık duymayı. En ufak bir yüz kızarması bile belirmeyen tutuklu müteahhitlerin yerine mi?... Fay hattı üzerine onlarca kat ve imar ruhsatı veren belediyenin yerine mi? Veya inşaatlarda herhangi bir hata bulmayan/bulamayan “yapı denetim firmaları” yerine mi? Ya da bırakın depreme hazırlık filan yapmayı, tarım arazilerini dahi imara açan, toplanma alanlarına bir bir AVM’ler konduran, Almanya’da bile 3800 müteahhit bulunmaktayken Türkiye’de tam 25000 müteahhitin orman demeden, zeytinlik demeden arzu ettikleri her yerde istedikleri gibi at oynatmalarını sağlayanların yerine mi? Kimlerin yerine utanalım?