Yetersiz sanayileşme…. Hem kamuda hem de diğer alanlarda bir türlü istenilen ve arzu edilen seviyede gerçekleştirilemeyen tasarruf düzeyleri… Bu, sadece Türkiye ekonomisinin öteden beri sorunu olan temel başlıklardan birkaç tanesi sadece… Aslında bazı kavramları iyi anlayabilmek için geçmişe dönüp bakmak gerekiyor. Türkiye -1923-1938 – yıllarını saymazsak kalıcı ve sürdürülebilir bir kalkınma iktisadına ulaşamayan ekonomi çizgisinde. Özellikle yaşanan dünya savaşları, Batı sermayesinin ve Batı endüstrisinin gerisinde hayat süren finansal ve reel sektör karakteri maalesef Türkiye ekonomisinin ilerlemeyen ve hâlâ gelişmekte olan ülke ekonomileri içinde değerlendirilmesiyle karşı karşıya bırakmıştır.
Özellikle ikinci Dünya savaşı sonrası ciddi ekonomik kayba uğrayan, sömürgelerinin büyük çoğunluğu üzerindeki hakimiyetini kaybeden ve sıkışan LİBERAL SİSTEMİ tekrar hayata geçirmek isteyen ekonomik düzen hayata geçirilmeye başlandı. Tek bir parola vardı: Bu sistem tekrar işlemeli sömürge olan ülke üretmeli kapital düzen ise tüketmeliydi. İşte bu sistem için bazı kapalı ekonomiler vardı. Öncelik bu ekonomilerin entegrasyonun sağlanması gerekiyordu Batı ve Batı sermayesi ile. Nitekim; bunun hayata geçirilmesi için bazı kurumlar bile hazırdı. IMF ve Dünya Bankası aslına bakılırsa bu görevi üstlenilmek üzere kurulan kuruluşlardandır. Tüm bu liberal çarklar kurulurken başka bir sorun daha ortaya çıktı: Bütün bu düzeneğin dümeninde kim olacak? İşte yeni Dünya düzenindeki ekonomik savaşların miladı olarak kabul edilen olay.
Bir tarafta İngiltere ‘’Keynes Planı’’; diğer yandan yeni dünyanın yeni patronu olmaya heveslenen ABD ve onun ortaya attığı ‘’White Planı’’… Aslında bu iki planın da arkasında kim patron olacak savaşı vardı. Ve savaşı ABD kazandı. İlk icraatı küresel bir para birimi yaratmak oldu. Bütün ülkelerin ellerindeki altını dolara çevirme garantisi ile başlayan sistem çok uzun ömürlü olmadı. İçerde para basımı ile sonuçlanan olgular ABD’yi enflasyon ile tanıştırdı ve bu sistemi bir süre sonra ortadan kaldırdığını duyurdu. (Bretton Woods Sistemi). Bu sistemin çöküşü ile birlikte yeni bir olay daha başlatıldı. Özellikle enerji ürünlerinin birim fiyatı dolar ile belirlendi. (Emtia ve Petrol fiyatları gibi).
Şimdi gelelim ülkemizdeki duruma…. Yaklaşık 150 yıldır yanlış algılanan ve hayranlıkla uygulanan Batı politikasına tam uyum sağlamak için onun ekonomisine de uyum sağlama gayreti içinde olan Türkiye, ikinci dünya savaşından sonra IMF ile tanıştı. IMF’nin ülkelerden uygulanmasını istediği politikalar o kadar ağır şartlar içeriyordu ki kuruluşun amacı dışına çıkıp gelişmekte olan ülkeleri ekonomik bağımsızlığını tehdit eden bir kurum olması olarak algılandı. Değişin kapitalist sistem ve kuruluş
tüketim ve borçlanmayı tercih etmemiz kamuyu ekonomiden pasivize etmemiz olumsuz sonuçlar ile üzerindeki olumsuz algılar bir de buna kurumun ABD güdümünde bir kuruluş olması ülkelerin de bakış açılarını ve arayışlarını değiştirdi.
Kuruluşta kabul edilen ekonomik stratejiler artık terk edilmiş ve Batı’nın malını veya ürününü Batı’dan borç alıp yine ucuz bir değerde Batı’ya satmaya çalışan ekonomi modeli halini almıştı Türkiye ekonomisi. Belki de en büyük kırılma ani hiç kuşkusuz ki 1980 ve sonrası yaşanan gelişmeler oldu. Türkiye ithal ikameci politikaları terk etmiş, sistemini tamamen kapital düzene kaptırmış, ihracat etmek için bile ithal etmek zorunda kalan bir ekonomi haline dönüştü. Özellikle 1980 sonrası alım gücünü kaybeden, parasının sürekli değer kaybettiği, devalüasyonla her geçen gün biraz daha dibe yaklaşan politik kararlarla birlikte birde karşısına KUR sıkıntısı çıktı. Bunu da atlatabilmek için üretim yerine karşılaşmamıza neden oldu.
Sonuç olarak; kararlı, istikrarlı ve uzun vadeli çözüm sunmayan politikalarla daha büyük sorunlar yaşadık. Şimdi bu soruna yenisini ekliyorlar. ‘’Carry trade’’ yani; yatırımcıların düşük faiz getirisi olan ülkelerin para birimleri cinsiden borçlanıp yüksek getirili gelişmekte olan ülke (EM) para birimlerine yatırdıkları işlemlere deniyor. Bu işlemlerde, düşük faizli ülkeden borçlanarak, yüksek faizli ülkeye yatırımla kar hedefleniyor. Ufak bir ayrıntı, bu işlemi yapmanız için paranızı doları çevirmeyi unutmayın !!!!