Almanya’dan Seçilip Türkiye’de Milletvekili Olmak - Tehlikeli Dil
Dün akşam Fatih Altaylı’nın Teke Tek programına Millet İttifakı’nın iki genel başkan yardımcısı İyi Parti’den Prof. Dr. Bahadır Erdem, CHP’den Muharrem Erkek ve Deva Partisi’nden Mustafa Yeneroğlu konuk oldu.
Konu altı partinin bir araya gelip İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’in ilkeleri konusundaki çalışmalarıydı. Güzel ve keyifli bir program oldu. Çok konu konuşuldu. Denetim mekanizmasının üst düzeye çıkacağı tam demokratik ve modern bir sistem üzerinde çalışıyorlar. Bunu örneklerle anlamış olduk.
Ama bahsettikleri konulardan biri vardı ki benim dikkatimi ayrıca çekti.
Üzerinde çalıştıkları yeni sistemde “Yurtdışında yaşayan Türkler sadece oy vermeyecek, seçilme hakkına da sahip olacak” dediler. Bildiğiniz gibi 2014’ten beri yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız bulundukları ülkelerde Türkiye’deki genel seçim için oy kullanma hakkına sahipler. Bu Türkiye’de yaşayan bir kesimin itiraz ettiği bir durum. Hatta dünkü programda Fatih Altaylı bile “Türkiye’ye sadece tatil için gelen birinin neden Türkiye’nin geleceği hakkında oy verme yetkisi var?” diye sordu.
Öncelikle bu bir vatandaşlık hakkı ama elbette yenilenebilirözelliği olan bir hak. Nasıl ki askerlik yapmak da bir vatandaşlık hak ve görevi kapsamında olmasına rağmen yurtdışında yaşayanlar için çeşitli düzenlemeler varsa bu konuda da bir düzenleme yapılabilir.
Örneğin İngiltere’de on beş yıldan fazladır İngiltere dışında ikamet eden bir İngiliz vatandaşı İngiltere’deki seçimlerde oy verme yetkisine sahip değil.
Fakat yukarıdakilerin aksine dün çok beğendiğim bir öneri geldi bu yetkililerden.
Yurtdışında yaşayan Türkler için büyük bir gurur kaynağı olabilecek bir durum aynı zamanda.
Önerdikleri şey belirli seçmen sayısına sahip her ülkeden partiler aday çıkarsın, o adaylar o ülke içinde yarışa girsin, o ülkede oy verenler o adaylara veya partilere oy versin ve kazanan aday Türkiye’de meclise girebilsin.
Yani Almanya’dan örnek olarak 3 milletvekili çıkartabilmek için partiler adaylarını belirleyecekler, Almanya’daki Türk seçmen bu partilere oy verdiklerinde Almanya’daki üç milletvekilinin kimler olacağını belirleyecekler. Bu kişiler seçildiklerinde diaspora faaliyetleri için çalışacaklar. Aynı örnekten gidersek Almanya’da 3 milletvekili çıkacaksa seçmen sayısı daha düşük olan Hollanda’dan 1 milletvekili seçilecek.
Bu gerçekten gerek demokrasi açısından muhteşem bir fikir.
Destekliyorum.
***
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan her geçen gün dahasert bir dil kullanıyor. Rakiplerine karşı kullandığı dil sokakta birine kullanıldığında kavga çıkaracak kadar ağır, hakaretin üzerinde seyreden bir dil.
Böyle bir dili makamı ne olursa olsun kimse kullanmamalı. Türk Siyasetinde Cumhurbaşkanı beyefendiliği, ağırbaşlılığıama en çok da toplumun babası/anası rolündeki birleştirici figürü temsil eder.
Protesto anayasal bir haktır. Bakın bu sabah Kazakistan’da halk sokağa çıktı, akaryakıt zamlarını protesto etti ve hükümet istifa etmek zorunda kaldı. Bu demokrasinin gereğidir. Halk seçtiği kişiden memnun olmadığını protestoyla ifade eder.
Ancak aşağıda kelimesi kelimesine alıntı yapacağım cümleler asla ve kata bir cumhurbaşkanına yakışmıyor. Hangi partiden olursa olsun herkesin bu cümlelere “Bu kadarı da fazla ama, bunu söyleme hakkın yok” demesi gerekir.
“Bunların ahlaksızlığına, edep dışı ağızlarına biz bu ülkeyi terk etmeyeceğiz. Her fırsatta utanmadan, sıkılmadan sokaklara döküleceklermiş, meydanlara döküleceklermiş. Ya siz 15 Temmuz’u görmediniz mi? Nereye dökülürseniz dökülün. 15 Temmuz’da o sokağa dökülenlere bu millet nasıl dersini verdiyse siz de dökülün siz de aynı dersi öyle alırsınız. Cumhur İttifakı olarak hepinizi önümüze katarız ve gideceğiniz yere kadar kovalarız”
Birincisi 15 Temmuz’da halk parti ayırmaksızın sokaktaydı. Bir askeri darbeye karşı omuz omuzaydı. Zamları protesto eden, hükümetin performansını beğenmeyip istifaya davet eden bir topluluğa karşı değildi. Bu cümleler çok tehlikeli, çok yanlış cümleler. Bu ülke demokratik bir hukuk devleti. Böyle cümlelere alışık değil. Koltuğunu demokrasiyle kazandığını, demokrasinin sadece kendisine oy verenlerin değil vermeyenlerin de hakkı olduğunu unutan bir lidere alışık değil.
Bu ülkede sağ sol kavgalarından çok genç hayatını kaybetti. Çok canlar yandı.
Bu tip cümleler bizzat devletin başı tarafından ateşe benzin dökmek gibi bir his uyandırıyor.
Demokratik hak olarak yarın birkaç kişi bir araya gelip “Hükümet istifa” diye sokağa çıksa Erdoğan’ı destekleyenler de bu kişilere fiziki şekilde saldırsa ve olaylar büyüyerek kontrolden çıksa bunun vebali altından Sayın Cumhurbaşkanı nasıl kalkacak?
Ben bir siyasal iletişimci olarak bunu tarihin en yanlış açıklamalarından biri olarak görüyorum ve acilen düzeltme yapması gerektiğine inanıyorum.