Şurası muhakkak ki, bir toplum ne kadar birlik ve beraberlik içinde olursa o kadar güçlü, kuvvetli ve istikrarlı olur.
Bölünmelere, nifaklarla, kendi içinde husümetlere yol açarsa kuvvet ve gücünü kaybeder.
Geçmiş yıllarda milli meselelerde ve temel haklar söz konusu olduğunda, Almanya Türk toplumu birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmiştir.
Bugün Almanya’daki Türk toplumu incir çekirdeğini doldurmayan sebeblerle kendi aralarında ayrılıklara, bölünmelere gitmişlerdir.
Bunca sorunlarımız varken, bizleri asimile etmek isteyen güçlere karşı maalesef gereken birlik ve beraberliği gösteremiyoruz.
Bizim bu durumumuzu ifade edecek kelimeler bulamıyorum.
Dünyada, sosyal değişimin hızını artırdığı, hızlı ve dengesizliğin ileri boyutlara ulaştığı, ferdi ve toplumsal hayatın dejenere olduğu günümüzde daha çok birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var.
Bilgi ve teknolojinin insanlığın başını döndürdüğü dünyada, insanoğlu yalnızlığa mahkum ediliyor.
Ailelerin parçalandığı ve genç nesillerin kendi iç dünyalarına kapandığı günümüzde, nasıl bir çıkış yolu bulunmalı?
Hayatımızın her yanını kuşatan bu tehlikelere karşı neler yapılmalı, toplumumuzun ve kültürümüzün en köklü müessesi olan aile için tehlike çanları çalmaktadır.
Almanya’da Türk ve Müslüman olarak yaşamak her geçen gün zorlaşmaktadır. Beşinci, altıncı nesile doğru gidiyoruz fakat kurumlarımız ve müesseselerimizin alt yapıları yok ve hazırlıklı değiliz.
Alman devleti ve hükümetleri, Türk kimliğini ve kültürünü kabullenmek istemiyor ve bunu engellemek için çeşitli çarelere başvuruyor.
Üzülerek belirtmeliyim ki Almanya’daki STK’lar da evcilleştirilmiş durumda asimile ve susturulma yukarıdan başlamış gözüküyor.
Herkes mevcut halinden ve durumundan memnun...
Sağlıklı bir iletişim ve diyalog kurulamamış, Almanlara karşı birlik ve beraberlik içerisinde hareket edilemiyor bir türlü.
Türk toplumu eski heyecanını ve enerjisini kaybetmek üzere, yarınlarda başımıza bir musibet veya herhangi bir olay geldiğinde, Türk toplumunu mobilize etmek ve bir araya getirmek mümkün olmayabilir.
STK’lar Almanya’daki gündemi takip etmekten ve toplumun ihtiyaçlarına cevap vermekten çoktan uzaklaşmış durumdalar, küçük ve lokal olaylardan kendilerini tatmin ediyorlar ve bunlarla mutlu oluyorlar.
Türk toplumunun temsilcileri doksanlı yıllardan da geriye düşmüş durumdalar.
Türk toplumunun temsilcileri geçmişte sorunlarla ilgili gerek Türk hükümeti, gerekse Alman hükümetlerine sorunlarla ilgili raporlar hazırlarlar, verirler ve çözüm önerileri sunarlardı.
Geçmişte hükümetlere verilen onlarca dosya bulunmakta fakat günümüzde ne bir dosya nede bir iletişim mevcut.
Geçenlerde bir eyalet başbakanı ile görüşmem olmuştu ve o eyalette de hatırı sayılı bir Türk toplumu yaşıyor, başbakana "Göçmen Türklerin meseleleri ile ilgili kendisine bir rapor veya herhangi bir çalışma dosyayı verildi mi" diye sordum hayır cevabını verdi.
Öyleyse nedir bu vurdumduymazlık, bizim sorunlarımızı kim çözecek?
Geçmişte sorumsuz Türk yetkilileri de buradaki Türk toplumunu düşünmeden konuşmalar yaparak bizleri sorunlar yumağının içinde bıraktılar ve geçmişte yapılan bu hataların faturasını bizler ödüyoruz.
Yarınlarda bizleri bekleyen tehlikenin farkına varacak maalesef STK’larımız yok.
Bizleri birlik ve beraberlik içerisinde hareket ettirecek yeni bir ruha ve inanca ihtiyacımız var.
Ben bu gücü ve potansiyeli görüyorum, yeterki yetişmiş insanlarımızın önü açılsın yoksa yarınlarda geç kalınmış olur.
Hayati Yaman 2 yıl önce
1. Almanya yönetimi Türk toplumunun bu bölük pörçük yapılaşmasından memnun mu? Ve o ayrımı körüklüyor mu?
2. Acaba bu bölünmüşlük, sadece Almanya'daki Türklere ait bir problem mi? Yoksa diğer azınlıklar için de geçerli mi?
Şimdiden çok teşekkür ederim.