Aşık Veysel on yaşına geldiği zaman babası oyalansın diye bir kırık saz almış. Oğluna ilk ezberlettiği şiir Kul Abdal'ın, şöyle başlıyor;
Uzun süre sazı çalamamış veysel. Çaldıktan sonra da kırk yaşına kadar usta malı türküler çalıp söylemiş;
Ya da;
1930 yılında Ahmet Kutsi Tecer ile tanışmış. "Halk Şairi" diye bir belge vermiş.
İlk eşinin gitmesi üzerine demiş ki;
Yıllar sonra Aşık Veysel'in evinin önünde üzüm yediğini gören eşi, "bana da üzüm verir misin?" deyince "Dursaydın da yeseydin" cevabını almış. Üzüm mü, hüzün mü bilinmez ama kapanmamış bir yara olduğu kesin.
Üzümü bekleyenler ya da hak edenler yer herhalde.
Toprak şiirini Eskişehir Çifteler Köy Enstitüsü'nde yazmış;
Yine Çifteler'de Raşit adlı bir arkadaşı "bana bir şiir yaz, ceplerim delik, sırtımdaki tulum yağ içinde" demiş. Hiç ısmarlama şiir olur mu? Yazmamış tabi.
Bir gün Raşit'le Aşık Veysel jiple Eskişehir'e gelirken araba arıza yapmış, tamir de edememiş. Yakındaki bir köye gidip bir çift at getirip jipe koşmuş. Şiiri o zaman söylemiş Veysel;
"Cebimin delik olduğunu sana söylemiştim ama boyumun uzun olduğunu nereden öğrendin?" diye sormuş Raşit Bey. "Sorduğun şeye bak, onu bilmeyecek ne var. Konuşurken sesin hep yukarıdan geliyor" diye cevap vermiş Veysel.
Demek ki yukarıdan konuşmamak lâzım.
Hasanoğlan Köy Enstitüsü'nde bir kiraz ağacı varmış. Gövdesine yaslanır, yapraklarını okşar severmiş. Şiddetli bir dolu yağmış, bazı yaprakları delmiş, bazı yaprakları düşürmüş. "Bir insanın bir yeri kesilse canı acıyor, ağlıyor, inliyor. Acaba ağaçlar da yaprakları koparken, meyveleri alınırken, dalları kırılırken aynı acıyı duyarlar mı?" demiş ve şunları söylemiş;
Yine burada görev yaparken köyünü özlemiş, üstelik hanımı da bir mektup yazmış "gel" demiş. İzin alması lâzım ama verecekler mi? İdareye şöyle yazmış;
Sonra bir tren yolculuğu köye doğru.
Feyzi Halıcı soruyor "Senden sonraki halk şiirimiz hakkında ne düşünüyorsun?"
"Türk Milleti sağ olsun, analar ne aslanlar doğurur. Benim şiirden kısmetim şu: Bir tabağın içi bal dolu imiş. Onu bizden önceki şairler yemişler, bize söylenecek söz bırakmamışlar ki."
"Aşık, kâsenin dibindeki balı da sen yaladığına göre, kimsenin nasibi olmayacak mı yani?"
"Arı yok değil ya! Yeniden tabağı doldururlar. Dünyada ne arı, ne çiçek, ne bal tükenir."
İlk şiirlerini bir araya 1970 yılında İş Bankası getiriyor, Dostlar Beni Hatırlasın.
Rahmetli Muhittin Kardeşim ortaokula giderken okuldaki şiir yarışmasında birinci olmuştu, bu kitabı hediye etmişlerdi, 1973 yılı idi yanlış aklımda kalmadıysa.
Ahmet Kutsi Tecer Bey'in evinde oturuyorlar. Cevat Dursunoğlu, Tahsin Banguoğlu, Bedrettin Tuncer ve Muzaffer Sarısözen var. Ruhi Su da orada, bir türkü okumasını istiyorlar, sonra da Veysel'e nasıl bulduğunu soruyorlar, cevabı şu oluyor;
"Efendim, dağlarda bir çiçek olur, onu alır şehre getirirsin, güzel saksılarda güzel topraklar içinde yetiştirirsin, geliştirirsin. Belki daha güzel bir çiçek olur, ama o eski kokusunu bulamayız."
Aşık Veysel Vefat ettikten sonra şöyle yazmıştı Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu;
Ümit Yaşar Oğuzcan da bir kıtada şunu söylemiş;
21 Mart Aşık Veysel'in vefatının 49.ncu yılı idi. Başta Aşık Veysel olmak üzere yukarıda isimlerini yazdıklarımın mekânları cennet olsun.
Aşık Veysel ile Kul Ahmet'in bir atışması ile son verelim bugün de.
Aşık Veysel soruyor, Kul Ahmet cevap veriyor.
Aşık Veysel
Kul Ahmet
Aşık Veysel
Kul Ahmet
Aşık Veysel
Kul Ahmet
Mehmet Ali Kalkan