Başörtüsü - 7

Başörtüsü - 7
28-11-2022

Bir kere benim, “Kur’an’da başörtüsü yok demediğimi, başörtüsü olarak geçen o kavramla, Allah acaba başı örtmeyi mi emrediyor veya farz kılıyor! Yoksa başınızda var olan o başörtüsünü göğüslerinizin üzerine doğru salarak memelerinizi mi örtün diyor!” Onu doğru anlamamız gerektiğini açıklamaya çalıştığımı anlıyorsunuz değil mi sevgili okurlarım? Yani anlayacağınız “Parmak ve işaret ettiği yer” meselesine dikkat kesilelim diyorum! Ona rağmen öylesine kanıksanmış ve kemikleşmiş bir durum ki, okurlarım arasından konuyu hazmetmesi çok zor olanlar çıkacağını da biliyorum.

Özelden gelen mesajlar üç grupta toplanıyor diyebilirim. ‘Birincisi, ufuklarını açan bilgilerle donattığım için teşekkür edenler, ikincisi sözünü dahi etmekten çekindikleri ve dinden çıkmaktan korktukları bir konu gibi gördükleri mevzuyu, hemen anında kabullenemeyenler, üçüncüsü ise kendi kararı ile başını açmak istese bile eş, aile, hısım akraba ve sonuçta toplum baskısı nedeniyle uygulamaya geçmekte zorlanacaklar’ şeklinde gruplanabilir.

Her şeye rağmen biz kaldığımız yerden devam edelim sevgili okurlarım. Kur’an’da Başörtüsü, sadece Nur-31. Ayette geçiyor. Orijinal ifadesi -himar- ve çoğulu -humur-dur. Gerekçe ve delillerimle orada geçen o kelime ile “başı örtmenin değil, göğüs bölgesini örtmenin farz olarak emredilmesi” söz konusu olduğunu beyan ederek süreci işletelim. 

İlahiyatçı olmadığım için -sakalın yok ki, sözün dinlenilsin- kabilinden benim açıklamalarıma mesafeli durmak istiyor ve bu beyanı, ille de ilahiyatçıdan duymak istiyorsanız; Prof. Hüseyin Atay, Prof. Yaşar Nuri Öztürk, Erhan Aktaş, Osman Polat, Prof. Şaban Ali Düzgün bir çırpıda isimlerini zikredeceğim kişilerdir.

Aynı zamanda tarih ve siyaset bilimi akademisyenlerinden de olan 6 Ekim 1990’da evine gönderilen kitap kargo paketi içindeki bir bombanın patlatılmasıyla şehit edilen Ankara İlahiyat Profesörü Bahriye Üçok hocamızı da rahmetle anarak ismini zikretmek isterim.

Açıkçası bir itirafta daha bulunmalıyım ki, onları bir kaşık suda boğmak isteyen, tahrif edici ve proje insanlar olarak takdim eden geleneksel din sunumlarının etkisinde kalıp yıllarca bu hocaların eserlerini okumamıştım, yeni yeni okuyup aydınlanmaktayım!

Peki Nur-31’de geçen emir ne o halde?

İçinde yaşanılan coğrafyanın zorunluluğu olarak sıcak ve kum fırtınalarından korunmak için hem erkek hem de kadınların, hem inanan hem de inanmayanların örttüğü başınızda var olan o örtü ile göğüslerinizi örtün. Başınızdaki o örtüyü göğüslerinizin üzerine salarak sabitleyin diyor ayet. Ben sizden onu istiyorum diyor.

Kaldı ki, himar kelimesi erkeklerin başına örttükleri sarık için de kullanılmaktadır. Peygamberimizin abdestte başa mesh ederken himarı üzerinden mesh ettiğine dair rivayetler kaynaklarda mevcuttur.

Görüldüğü gibi cinsiyetçi bir yaklaşım yok. Antropoloji biliminin verileri de, o dönemlerde insanların örtünmedeki sınırları tam çizemedikleri ve göğüs bölgelerini açıkta bırakarak dolaştıklarını bizlere bildirmektedir.

Dikkat edilirse Nur-30. Ayet de erkeğin tesettürünü bildirir. Orada geçen ifadeler ile Nur-31’de kadına yönelik geçen ortak ifadelerde özdeş kısıtlamalar olduğu gibi bir takım ek kısıtlamalar daha vardır. Onların içinden de saçı veya başı örtmeyi çıkaramazsınız!

Allah; Al-i İmran-14. Ayet'te kadını özünde süslü kıldığını, kendini beğendirme isteğiyle donatılmış şekilde yarattığını ifade ediyor. Yani kadın erkeğe karşı süslenmiyor, hatta tam aksine süsüyle daha fazla etkilemek istediği hemcinsidir. Kadın dikkat çekici olduğu kadar, son derece dikkat edicidir de… Dolayısıyla bu özellikleri fıtraten onda var olan özelliklerdir ve sadece erkek için değildir. Kadınlar birbirlerinin giyimine kuşamına erkeklerden daha fazla dikkat kesilirler. Başörtülü kadınların kendi toplantılarında dahi, bir anlık boşlukta, başlarındaki yemeni oyaları ana gündem maddesi oluverir!

Dolayısıyla imtihan dünyasında kadının sevdiği ve fıtratına yüklendiği şeylerden imtihan edileceğini, erkeğin de aynı mahiyette imtihana tabi tutulacağını düşünürsek, Nur-30 süslü yaratılmayan biz erkekler için oldukça kısa fakat temel kısıtlamalar getirir. Eğer insan türü dışındaki hayvanlar sınava tabi tutulmak üzere seçilmiş olsalardı, kuşkusuz ki onlar için erkeklere daha detaylı kısıtlamalar getirilirdi. Çünkü o hayvanlarda erkekler süslüdür!

İnsan türünde ise kadın süslü olduğu için Nur-31 daha detay ve uzun kısıtlamalar da getirmektedir.

Öncelikle kadının bütün bedeni avrettir tezini külliyen reddettiğimizi daha önceki sunumlarımda zikrettiğimi hatırlatarak Kur’an’da avret konusunun da her iki cinsiyet için ortak kullanıldığını bilmenizi isterim.

Bahsi geçen ayetlere, mahrem ve özel yaşam alanı olan yatak odalarımıza, açık saçık hallerimizin olabileceği üç vakitte, oraların çocuklarımızca dahi izinsiz girilmeyecek alanlar olduğunun belirtildiği Nur-58. Ayeti delil olarak bildirmek isterim.

Östrojen hormonun etkisiyle buluğ çağına girmiş kadında Anatomik olarak şu gelişmeler ortaya çıkmaktadır: Yavru beslenmesi dişiye ait olduğu için süt bezlerinin gelişmesine bağlı olarak memeler büyür ve yine yavrunun embriyolojik gelişiminin rahimde rahat tamamlanabilmesi için kalçalar genişler.

Bunlar, kadının yaratılıştan ziynetidir, Allah’ın onlara lütfu olan zenginliğidir. Dolayısıyla ziynet, sadece takıya indirgenince Biyoloji ve Anatomi biliminin işaret ettiği bu ayrıcalıklar göz ardı edildiği için saçma sapan argümanlar türetilerek kadın neredeyse çuvala sokulmaya çalışılmaktadır.

Tekrar ediyorum kendi arzu, isteği ve iradesi doğrultusunda o şekilde örtünen kadına da söz söyleme yetkimiz yoktur. Ama Allah’ın öyle bir emri olduğu dayatmasına karşıyım. Dolayısıyla günümüzde -kapalı- diye adlandırılan şekilde giyinen kadın tam mümin, diğerleri günahkâr mümin şeklinde kategorik ayrıma tabi tutulmasına karşıyım. Ya da “başörtüsü farzdır” diye bir emrin Kur’an’da olmadığını söyleyenlere kâfir damgası vuran, geleneksel din hükümlerine karşı mücadele verdiğim bilinsin istiyorum.

Hüküm sadece ve yalnızca Allah’a aittir. O hükmünde kimseyi ortakçı kabul etmemektedir.

O zaman Nur-31’de emrin başı örtmek olmadığına karşı delilim ne? Dikkat ederseniz o ayetin tamamını okuduğunuzda ziynet olarak kabul edilen bölgelerin göğüs ve kalçalar olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Çünkü ayet, podyumda yürüyen bir manken gibi edalı ve işveli yürüyerek ziynetlerini açığa vurmasınlar, emri ile sonlanmaya doğru gitmektedir.

Eğer baş veya saç ziynet olsaydı ve örtünmesi gereken kapsam içinde olsaydı, o zaman davetkâr bir yürüyüş kısıtlaması istenmezdi. Çünkü kadın oturduğu yerden de başını ve saçını kolaylıkla teşhir edebilecektir!

Onun için fıtratınız, dininiz ve inancınıza dair nerelerde arıza olduğunu size işaret edecektir. Yeter ki onu baskılamayın, vicdan ve fıtratınızı din taciri ruhbanlara, modern bilimlerden uzak kalarak sadece ilahiyat okumuş kimselere teslim etmeyin yeter…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Ejder
Ejder 2 yıl önce
Hocam harika bir açıklama olmuş ellerine emeğine yüreğine sağlık
Hayati Yaman
Hayati Yaman 2 yıl önce
Değerli yorumunuz ve katkınız bize güç veriyor. Çok teşekkür ederim Ejder bey kardeşim.