Başörtüsü - 8

Başörtüsü - 8
30-11-2022

İslam kadının başını örtmesini farz kılmaktadır diyenler, Nur-31. Ayeti delil gösterirler. Evet, o ayette başörtüsü kelimesi geçer. Ve açıklamak üzere daha önce bahsettiğim kavramlar arasında yer aldığı gibi orijinal ifadesi himar kelimesidir. Sırf bu kelime Kur’an’da geçiyor diye başörtüsünü farz göstermek, ondan daha açık bir emirle yer almasına rağmen son derece yanlış anlaşılıp İslam’ı kafa kesen, kelle alan bir din olarak gösteren Tevbe-5. Ayet gibi yorumlamaya varmaktadır.

Geleneksel din savunucuları, “Seyif ayeti” diye adlandırdıkları o ayetle, pek çok ayetin neshedildiğini(!) yani hükmünün kaldırıldığını(!) iddia etmektedirler. Ki o hükmü kaldırılmış dedikleri ayetler barış, kardeşlik ve haksız yere adam öldürmenin bütün insanlığı öldürmekle eşdeğer tutulduğu ayetlerdir. Sözüm ona ‘din alimi(!)’ diye geçinen o tiplerin yorumları ile terörist Müslüman(!)lar ortaya çıkmaktadır. Işid, Taliban, El Kaide, Boko Haram gibi terör örgütleri o kaynaklardan beslenen İslami terör örgütleridir.

“İslam ve terör, Müslüman ve terörist” ne kadar saçma ve alakasız birliktelikler öyle değil mi? Ama realite işte öyle maalesef! Teoride o bilgilerle beslenen, o kaynakları delil kabul eden ülkemizdeki cemaat ve tarikat mensupları da, ellerine fırsat geçiremedikleri için o teoriyi pratiğe dökememektedirler. Fırsat geçirince hiç kimsenin gözünün yaşına bakmadıklarını tarihte okuyarak, günümüzde ise tanık olarak görmekteyiz! Taliban’a ramak kalmaya doğru adım adım yol alıyoruz, diye yaptığım uyarıların temelinde ne yattığını anlayabiliyor musunuz? Başaramamalarının sebebinin ise Cumhuriyet ve kazanımları olduğunu, Atatürk ilkelerinden laikliğin ne denli mühim bir öngörü olduğunu umarım anlatabiliyorumdur!

Oysa müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün ifadesi geçen Tevbe-5. Ayetin önünü okuyunca mevzunun ne olduğu ve hangi müşriklerin öldürülmesi gerektiği açıkça anlaşılmaktadır. Başında besmele dahi bulunmayan ve merhametten uzak durularak bildiriler yağdıran o Surenin ilk ayetlerinde olduğu gibi pek çok ayet, tek başına okunarak hüküm çıkarılmaz. Çünkü doğru anlaşılmaz.

Bu çerçeveden hareketle "hımar kelimesi sadece başa örtülen örtüdür, dilimizdeki yemeni ile aynı anlama gelir" diyerek başörtüsü farz diyenler dahi Nur-31. Ayette geçen ayaklarını vurarak yürüme ilişkisi kurmamaktadır. O ilişki kurulduğunda vahyin gösterdiği ve işaret ettiği yerin; omuzlar üzerinden göğüs bölgeleri olduğu rahatlıkla anlaşılmaktadır. Ve podyumda yürüyen mankenler gibi yürünmemesi gerektiği, kadının diğer bir ziyneti olan kalça bölgelerini kapsayacak şekilde mümkün olduğunca transparana kaymayacak mahiyette bir örtünme şeklidir.

Kadın, tıpkı erkek gibi içinde yaşadığı toplumun örf ve ananelerine göre ne giyerse giyebilir, ne ile örtünürse örtünebilir. Çünkü Ahzab-33. Ayette kadına yönelik bir uyarı daha gelmektedir! Orada müminlerin annelerine hitap ederek, onlar üzerinden inanan kadınlara, artık cahiliye kadınları gibi açılıp saçılmayın emri verilmektedir.

Açılıp saçılma ifadesinin orijinal metindeki karşılığı ise -teberrüc- diye beyan bulmaktadır. Işığını göstermek, ışık yaymak, parıltılı bir ışık yayma anlamında kullanılan bir kelimedir. Burûc Suresi de adını o kökten alır, vahiy parçacıkları ve yıldız anlamlarına gelir. Yani içini gösterme, vücut hatlarını belirgin kılma ve sözde giyinik olup, açık kalma anlamlarında değerlendirilebilir.

Aynı kelime Nur-60. Ayette de geçer ki; orada menopoza girmiş, artık evlilik veya nikah derdinde olmayan yaşlı kadınların yine ziynetlerini gizlemek koşuluyla dış giysilerini giymeme serbestliği getirdiği görülür.

Yaşlı bir kadının gizlenmesi gereken yerleri arasında kırarmış saçı ve her yerine ak düşmüş başı niye bulunsun ki Allah aşkına? Orada da örtünmesi istenen yerlerin baş ve saç olmadığı gayet rahatlıkla anlaşılacaktır.

 

Ne gariptir ki gaflete meyyal olan biz insanlar, Allah’ın emrine ne kadar ters hareket etmekteyiz! Fakat bir eğitimci ve gözlemci olarak konu dışı ama genel zafiyetimizi dillendirmek üzere şu tespiti yaparak meramımı daha iyi anlatabilirim diye düşünüyorum…

Her yaşta ve hayatın her anında bizim yolumuz olması gereken vahye dayalı din, insanın ahlakını inşa etmekten uzak kalan geleneksel bir dine dönüştüğü andan itibaren, adeta yaşlılara hitap eden bir pozisyona düşmüş durumda maalesef! Çünkü bizler, bizden istenen emrin tam aksine gençlikte daha serbest yaşıyoruz ve ömrün elden kayıp gittiğini, ölüm korkusunun benliği sardığını kavramaya başladığımız yaşlılık döneminde daha özenli yaşamaya başlıyoruz! Oysa Allah, yaşlılıkta gevşetebilirsiniz, buyuruyor!..

 

Ahzab-59’da kadınlara yönelik bir uyarı var ki buradaki maksat, kadını korumaya yönelik bir emirdir. Yoksa onları toplumdan soyutlamaya yönelik değildir! Arap örfünde erkek egemenliğin ve kadının ikinci sınıf varlık olarak görülmesinin tezahürü olarak kadının canını ve namusunu korumayı amaçlar.  

Ahzab-59. Ayette orijinal ifadeyle -cilbap- olarak geçen -dış giysi- mümin kadınların diğer din ve inanç müntesibi çağdaşı olan kadınlardan ayırt edilebilmesi, tanınabilmesi ve çıplaklığının teşhirinde bir sakınca görülmeyen cariye diye adlandırılan kadın köleler gibi saldırılara maruz kalmalarının önüne geçilebilmesi için emredilmiştir. Yine örfe dayalı bir uygulamadır.

Yoksa Allah’ın giyim kuşamla ilgilenmek ve başörtüsünü ya da tesettürü iman konusu yapmak gibi bir muradı yoktur. Kaldı ki, boşanmış kadının nafaka temininde kul hakkı olarak erkeğe sorumluluk yüklediği Bakara-233. Ayette bizzat yeme içme ve giyim kuşamının örfe ait bir durum olduğu açıkça ifade edilmektedir de… 

Vahyin ilk muhataplarının hem tarihsel, hem de örfe dayalı yaşamlarındaki töre ve geleneklere yönelik uygulamalarının zamanla dinin ana ilkesi haline dönüşmesi sonucunda arızaların ortaya çıktığı kuşkusuzdur. Takiyye yaparak “Başörtüsü teferruattır veya furuattır!” diye kıvırtarak ikiyüzlü Müslüman tipolojisi ortaya çıkarmak isteyenlerle aynı kulvarda olmadım ve olmayacağım! Bunun özellikle bilinmesini istirham ederim.

Bugün de bu şekilde vedalaşarak aranızdan ayrılayım. Selam ve esenlik üzerinize olsun değerli okurlarım. 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?