Eğitim Sorunları Dosyamıza kaldığımız yerden devam edeceğim ama araya giren sıcak gündemin kuşatıcılığına umarsamaz kalmayı doğru bulmadığım için dikkat ederseniz fasılalı ilerliyoruz. Umarım yöntemimiz sizler için de faydalıdır!
Siyasetin dili ve sığınmacı krizinin hafife alınması bağlamında İçişleri bakanı başta olmak üzere iktidar mensuplarına ve muhalefet kanadına yönelik açıklamalarda bulunacağım elbet! Lakin öncelikle taşıdığım hassasiyetleri, amaç ve hedeflerimi ortaya koymak adına gerçek hayata bakışım ile yazın dünyası arasındaki ilişkime yönelik açıklamalar yapma zarureti doğduğu kanısındayım. Tek yüzlü iki dünyalı yaşamaya ahdetmiş bir kardeşiniz olarak hayatın bütününde nelere farklı, nelere aynı baktığımı izah etmem gerektiği kanaatindeyim!
Bir konu ile alakalı fikirlerimi siz değerli okurlarımla burada paylaşmayı düşünüyorsam eğer, olayın akabinde işaret fişeği niteliğinde twitt atıyorum. O konu belleğimde yer ediniyor. Sonra konuyu kafamda şekillendirdiğim zaman sizlerle paylaşıyorum. Siyasi gündeme ilişkin konulardaki tavrım da böyledir.
Eğitim, ilke, nitelik ve tecrübe yönüyle olayın açığa kavuşmasına çalışıyorum. Yoksa doğrudan siyaset yapmak, bir partiyi işaret etmek benim eğitimci kimliğime ve karakterime yakışmaz. Fikri ve vicdanı hür nesiller yetiştirmeye kodlanmış bir meslek erbabının örnek ahlakına ise hiç sığmaz.
Okuyan, yazan, kafa yoran, dert edinen ve derde derman arayan bir karaktere sahip kişi olarak karşınızdayım. Gayem nitelikli bireylerin sayısını arttırarak toplumu sayısal çoğunluğun kütleleri altında ezilmeye mahkum olmuş kitleler olmaktan kurtarıp, kaliteli bireyler oluşturmaya çalışmaktır. Bu yönümü, dahil olduğum her platformda gözetip kollamaya gayret ederim. Asla arka planım ve gizli emellerim olmaz. Ezbere hayat yaşamayı sevmem ve tavsiye etmem. Hayatı yaşamayı değil, yazmayı severim. Çünkü aslında biz istemesek bile hayatımızın özel kalem müdürlerince kayıt altına alındığını ve yazıldığını bilirim, bildiririm! Yazmayı sevdiririm, öneririm ve yaygınlaştırırım da.
O nedenle yazdıklarım, yaşadıklarımdır. Ya da farklı imkan ve fırsatlara sahip olduğumda yaşamayı planladıklarımdır. Yazdıklarım yeri geldiğinde tutsağı olmama neden olacak vesikalar olsun isterim. Bu dünyadayken önüme fatura olarak konulsun ki, hatalarımdan özür dileyebilme, yanlışlarımı telafi edebilme, hakkına girdiklerimden helallik alabilme erdeminden uzak kalmış olmayayım. Yarın Huzuru İlahide yüzü kapkara kesilenlerden olmayayım isterim!
Ama bu beyanlarla kandırılmayalım da. Çünkü en çok Allah ile, Din ile, Kitap ile, kıl ile, sarık ile, sakal ile, şalvar ile, türban ile, çarşaf ile, siyasal İslamcı zümrenin din üzerinden geliştirdiği bu dil ile kandırılıyoruz. O alanda da ömrümün sonuna kadar mücadele edeceğim Allah’ın izniyle.
Suçlarımızın cezasını, Modern hukuk karşısında bu Dünyada;
Ayıplarımızın cezasını, insan onuruna yaraşmayanları, evrensel hak ve hukuka aykırı olanları reddetmek koşulu ile Toplumsal yargı karşısında, içine doğduğumuz ve yaşadığımız Kültürde;
Günahlarımızın cezasını da Din Gününün Sahibi karşısında Ahirette çekelim istiyorum.
Hepsi bu kadar.
Hayatın bütünsel yapısında, ayrı ayrı bakmam gerektiğine inandıklarım bunlar. Ne kadar sade ve dingin değil mi aslında? İşte o zaman Allah’ın soracağı sorular ile kulların soracağı sorular birbirine karıştırılmayacak ve kimse kendisini cennetlik görüp başkasını da cennete götürme gayreti içinde olmayacaktır. Olma gayreti içinde olanlara da prim vermeyecektir. Kimseyi kandırmayacak ve kimseye kandırılmayacaktır!
Allah tarafından bizzat Peygamberimize Ahkaf-9. Ayette “Bana da size de ne yapılacağını bilmiyorum!” dedirtilen bir dinin mensupları olarak dünyayı cehenneme çeviren bir yaşam sürmekteyiz. Oysa biz dünyayı cennete çevirmekle görevliydik. O alanda örnekliğimizle bütün Homo sapiens türüne Tanrının seçilmiş kulları olduğumuzu hatırlatmalıydık! Bizim yeryüzü halifesi olarak misyonumuz o idi! Ne zaman ki o misyonumuzdan uzaklaştık ve ruhbanlar edindik, işte o günden buyana güzelim İslam’ı “Tapınak Dini”ne dönüştürdük ve resmen Batı’nın Ortaçağ karanlığına doğru hızla sürükleniyoruz.
Yeryüzü tanrıları olarak türettiğimiz ruhbanlarca dünyayı yalancı, kötü, sahte, edna, … yaşanmaya değer olmayan bir yer olarak betimleye ve kabullenmeye başladık. Sonuçta babamızın çiftliği ve garanti yurdumuz(!) muşcasına cennet hayalleri ile avutulmaya başladık. Ama korkarım yarın Huzuru İlahide akıbetimiz çok kötü olacak ve acayip şaşırtıcı sonuçlarla karşılaşacağız!..
İşte bu çelişkileri göz önüne sererek hayatımızı çek etmeye ve yeniden bismillah çekmeye muhtaç olduğumuzu hatırlatmaktır amacım…
Onun için kendi dünyaları içinde son derece muhteşem olan bu yargı mercilerini aşure gibi karıştırıp, hayatımıza katmaya ve bizlere mükemmel bir hayat nizamı gibi sunmaya çalışanlara karşıyım. Sunan kim olursa olsun karşıyım. Bu çerçevede bugün sahip olduğum imkan ve fırsatlarım değişse de; geçmişte kalan başlangıcım, içinde bulunduğum an ve gelecekte bulunacağım anlar arasında vicdanımın yönlendirdiği, aklı selimimin öngördüğü, bilimin rehber olduğu bağlantıları kurarak ait olduğum sabitelerimden uzaklaşmamayı ilke edinmemdir.
Neden bu açıklamaları yapıyorum?
Çünkü www.eura24.com haber sitesi, kendisi açısından yeni olduğu gibi benim için de yeni bir mecra idi. Gerçek hayattan birbirimizi tanımayan, söz ve davranış örtüşmesine tanık olma imkanı olmayan sadece bu platform üzerinden tanışık olduğumuz kimseler oldu ve daha da olacak hayatımızda da onun için. İşte bu noktada hayata bakış açımda ise asla bir farklılık ayrı gayrı düşünme yoktur. Alemlerini rabbi olan Allah’ın kuşatıcılığına yazın hayatımızın yer aldığı eura24 sanal Alemini de katarak hayat sürme gayreti içinde olduğumu bilmenizi istiyorum. İşte bu duygu düşüncelerle ben, sen de olabilmişsem ne mutlu bana. Senin de, ben olabildiğimi görmemi istiyorsan yorum, ve mesajlarınla dönüt yapmana minnettar kalırım sevgili kardeşim, değerli okurum…
Dağların eriyen karlarından doğan cılız ama berrak mı berrak derelerin kocaman kocaman nehirlerde birleşmesi gibi hayat bizi de artık kemale erdiğimiz yaşlara taşıdı. Yaradana binlerce şükür, sonsuz övgü olsun!
Bir okur olarak karşımda sen; belki fıtratı çok temiz genç olarak bulunuyor, -eğil de kana kana su iç- diyebileceğimiz berraklıkta ve ileride nice çorak topraklara can katacak bir deresin! Benim senin suyunu kirletmeye hakkım olmadığı gibi, kirletenler olabileceğine dikkat çekmek de görevimdir diye olaya bakıyorum ben!
Belki de bana göre çok daha debisi yüksek bir çağlayan, ya da su potansiyeli Kara kıta’ya hayat verecek kadar -berekete hamile- bir Nil’sin. O durumda ise ben senin tecrübelerinden yararlanmak isterim…
Birlikte yol alalım, birlikte toprağı sulayalım ve verimli kılalım. Birlikte öğrenelim ve hayatı birlikte anlamlandıralım isterim. Ve nihayetinde o güçlü nehirlerin denizlere kavuşurken oluşturduğu sakin, dingin ve verimli deltaları birlikte oluşturalım istiyorum. Oluşturduğumuz bu mecradan bütün insanlığa tadı damaklarda kalacak ürünler sunalım istiyorum.
Hayata bakan bu vizyon ve misyon gereği tecrübelerimi, görgülerimi ve edindiğim bilgileri sizlerin de aklına ve fikir süzgecinize taşıyorum. Süzgecinizin üzerinde kalan çok kaba saba ve kabullenilmez gördüklerinizi atın ya da iade edin, -belki- dediklerinizi şimdilik kabullenmeyip rezervde tutun ama süzgecinizden süzüp geçirdiklerinizi ve işinize yarayacak olanları alın. Fıtratınıza aykırı gelmeyen o süzüntüleri alın ki, hiç olmazsa işte sadece onlardaki -ben, sen olayım- ne olur!
Adem KURUN 3 yıl önce
Adem KURUN 3 yıl önce
Hayati Yaman 3 yıl önce