Avrupa’da 20 yüzyılın başlarından itibaren başlayan ve gelişen
iç içe girmiş ittifaklar sistemi, 28 Temmuz 1914 tarihinde
Avusturya-Macaristan ile Sırbistan arasında başlayan bölgesel bir savaşın
bir hafta geçmeden Avrupa kıtası genelinde bir savaşa,
bir ay zarfında da küresel bir savaşa evrilmesine neden olmuştur.
Barut fıçısına dönen yaşlı kıta…
Sanayileşmenin 19. yüzyıl içinde kazanmış olduğu yeni ivme ve bu durum sonucu gelişen sömürgecilik, diplomatik ilişkilerin alanını Avrupa'nın dar sınırlarından çıkararak Afrika ve Uzakdoğu’ya kadar yaydığı gibi büyük devletlerin ekonomik çıkar çatışmaları da karşılıklı siyasî rekâbete ve ihtilaflara neden olmuş, bu çerçevede silahlanma yarışı, milliyetçi hareketler, Bosna-Hersek, Üçlü İtilaf, Üçlü İttifak, Panslavizm, Pan-Cermenizm, Panslavizm, denizlerde silahlanma yarışı, sömürgecilik rekabeti, Balkan Savaşı ve Balkanlardaki ihtilaflar, Sedan Savaşı’nda (1871) Alsas-Loren’i Almanlara vermek zorunda kalan Fransa’nın burayı geri almak için izlediği rövanşist politikalar ve Fas Bunalımı nedeniyle I. Dünya Savaşı öncesi Avrupa kıtası karşılıklı ihtirasların ve menfaat çatışmalarının düğümlendiği bir merkez hâline gelmiş, Avrupa adetâ bir barut fıçısına dönüşmüştü.
Barut fıçısına sıçrayan kıvılcım…
28 Haziran 1914 tarihinde Avusturya-Macaristan Veliahdı Arşidük Franz Ferdinand’ın Saraybosna’da mukim Avusturya-Macaristan tâbiyetindeki bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürülmesi sonucu, savaş kıvılcımı barut fıçısına sıçramıştır.
Suikastın gerçekleştirildiği 28 Haziran 1914’ten, Avusturya-Macaristan ile Sırbistan arasında bölgesel bir savaşın başladığı 28 Temmuz 1918 tarihi arasındaki bir aylık süre 20. yüzyılın adetâ en uzun Temmuz ayı olmuştur.
Ülkesinin güney kesiminde kayda değer bir Slav nüfus barındıran, Büyük Sırbistan’ı hedefleyen ve bu çerçevede Avusturya-Macaristan bünyesindeki Sırpların yaşadığı topraklarda da gözü olan (Slav kökenli) Sırbistan’ı kendi siyasî varlığı açısından tehdit olarak onu “önleyici savaş” doktrini bağlamında ezmek için bahâne arayan Avusturya-Macaristan, Arşidük’ün ölümü ile sonuçlanan bu suikastı gereğinden fazla büyütmüştür. Bu çerçevede Avusturya-Macaristan Hükûmeti, suikast ekibinin Sırbistan hükûmeti tarafından teşvik ve destek gördüğü gerekçesiyle 23 Temmuz’da Sırbistan hükûmetine ağır bir ültimatom vermiştir. Bahse konu ültimatomda, yerine getirilmesi Sırbistan’ın egemenliğini zedeleyecek ve bu bakımdan Sırbistan hükûmeti tarafından kabul edilmesi mümkün olmayacak maddeler de vardı. Nitekim Avusturya-Macaristan isteklerinden çoğunun karşılanması gerektiğini kabul eden Sırp Hükûmeti de daha ültimatom verilmeden, Büyük Devletlere, Sırbistan’ın sadece “Sırp milletinin bağımsızlık ve onuruyla bağdaşmayan istekleri yerine getirmeyeceğini” bildirmiş, 25 Temmuz’da da ültimatomun bitmesine altı saat kala, Sırbistan, Belgrad’daki İngiliz ve Fransız Büyükelçilerine, Avusturya’nın isteklerini sadece birkaç küçük çekinceyle kabul edeceğini bildirmiştir. 23 Temmuz 1914 tarihli ve 48 saat süreli Avusturya-Macaristan ültimatomuna Belgrad’ın verdiği cevabı yeterli görmeyen Avusturya-Macaristan, Belgrad’daki büyükelçisini geri çektikten sonra 26 Temmuz’da saat 15.00’te Sırbistan’a karşı kısmî seferberlik ilan etmiş, Sırbistan Hükûmeti de aynı gün seferberlik ilan etmiş, Rusya ve Fransa da artık açıktan savaş hazırlıklarına başlamıştır.
Avrupa’nın ortasında başlayan bölgesel savaş…
Diplomatik ilişkiler kopmuş olmakla birlikte savaş henüz ilan edilmemişti. Fırsattan istifade İtilaf Devletleri ve Almanya arabuluculuk girişimlerini sürdürmüşler ise de Sırbistan’ı ezmek isteyen ve ardındaki Almanya desteğine de güvenen Avusturya-Macaristan’ın uzlaşma tutumu nedeniyle bu mümkün olmamıştır. Viyana’nın, Belgrad ile ilişkilerin kesildiğine ilişkin 28 Temmuz tarihli mektubu aynı gün telgraf ile Sırp Hükûmetine bildirildi. Ertesi sabah da Tuna nehri üzerinde Belgrad karşısında tertiplenmiş olan Avusturya-Macaristan topçularının Belgrad’ı bombardımana başlamasıyla Avusturya-Macaristan fiilen de Sırbistan’a karşı savaşı başlatmış oldu.
Üçlü İttifak’ın üçüncü üyesi olan ve savaşın da Avusturya-Macaristan’ın Sırbistan’a saldırması sonucu başladığını kabul eden İtalya ise İttifakın, savunma savaşı niteliği taşımayan bir savaşta yer alması konusunda bir yükümlülük getirmediğini belirterek, gerçekte ise İngiltere’nin Üçlü İtilaf safında savaşa girmesini muhtemel gördüğünden 31 Temmuz’da tarafsızlık kararı almış ve bu kararını 3 Ağustos’ta ilan etmiş, Romanya da yine aynı gün tarafsızlığını ilan etmişti.
Bölgesel Bir Krizin Genel Savaşa Evrilmesi…
Acaba Avusturya-Macaristan’ın Sırbistan’ı ezmek için başla(tıl)mış olan bu savaş Almanya ve Avusturya-Macaristan’ın beklentisi (olan bölgesel bir savaş olarak kalabilecek miydi? Ancak krizin taraflarının dâhil olduğu iç içe geçmiş ittifaklar sistemi buna hiç de imkân vermeyecekti.
Avusturya-Macaristan’ın, suikastı bahâne ederek Sırbistan’ı ezmeye kalkışması üzerine Sırbistan’ın hâmisi olan Rusya’nın, Avusturya-Macaristan’ı engellemek üzere tavır alması, bunun üzerine Avusturya-Macaristan’ın müttefiki olan Almanya’nın Avusturya-Macaristan’ı korumak üzere Rusya’ya karşı tavır alması, bu aşamada Almanya’nın ağır bir ültimatomla muhtemel bir Alman–Rus savaşında Fransa’nın tarafsız kalıp-kalmayacağını sorması üzerine Fransa’nın seferberlik ilan etmesi, Almanya’nın Fransa’yı bertaraf etmek üzere Lüksemburg ve Belçika topraklarını çiğneyerek Fransa’ya karşı taarruza başlaması üzerine İngiltere’nin de (müttefiki olan) Fransa lehine Almanya’ya karşı savaş ilan etmesi. Bu içiçe girmiş ittifaklar sistemi, 28 Temmuz 1914 tarihinde Avusturya-Macaristan ile Sırbistan arasında başlayan bölgesel bir savaşın bir hafta geçmeden Avrupa kıtası genelinde bir savaşa, bir ay zarfında da küresel bir savaşa evrilmesine neden oldu.
Çıkma ihtimâli olan savaşa (Avusturya-Macaristan’ın müttefiki olan) Rusya ve (Rusya’nın müttefiki olan) Fransa’nın da müdâhil olması hâlinde bile Almanya, bu durumdan zaferle çıkacağını değerlendiriyor, Rusya ve Fransa’nın müttefiki olan İngiltere’nin bu işe karışabileceğine ise ihtimâl vermiyordu. Ancak Marn Muharebesi’nde (06-11.09.1914) Alman kuvvetlerinin, Fransız – İngiliz müttefik kuvvetleri karşısında yaşadığı başarısızlık Almanya’nın Genel Harekât Planı olan Schlieffen Planını daha harbin başında başarısızlığa uğrattığı ve Alman(ya) cenahında kısa sürede umulan Alman zaferi akim kıldığı gibi, Batı (Avrupa) Cephesindeki muhârebelerin de siperlere bağımlı olarak harbin hiç de umulmadık bir şekilde 1918 yılı güzüne dek uzamasına sebep olmuştur.
Sonuç olarak…
Geçmiş ders ve ibret alınmak için vardır; kendisine o gözle bakanlara da çok şey söyler…
© 2023. Bu makalenin / yazının içeriğinin telif hakları yazarına ait olup, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereği kaynak gösterilerek yapılacak kısa alıntılar ve yararlanma dışında, hiçbir şekilde önceden izin alınmaksızın kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz.
NOT: Makale, İrfan Paksoy’un “Cihan Harbi’nde Osmanlı Devleti” (Boğaziçi Yayınları, İstanbul 2018) isimli eserinden derlenmiştir.