"Dünyayı güzellik kurtaracak… Ve bir insanı sevmekle başlayacak her şey!.."
Sözcükler... Dünya döndükçe içinden geçebileceğimiz, ruhumuzu yontan her duyguyu anlatabileceğimiz yegâne gerçeklikler...
Sevmek en kolay olandı, zor olan bunu çıkarsız paylaşabilmekti bu dünyada. Ve dünya, bunu başarabilenler yorgun düştükçe kirlendi zaten Mungan’ın “Telli Turna”sındaki ağıdına yansıdığı şekliyle...
Şimdi, kapitalizme kurban ettiğimiz bir olguyu, her sene tek bir gün Tanrılaştırıp… Parayla satın alınamayacak belki de tek mukaddes şeyi piyasaya sürdük insanlık olarak: "sevginin ölçüsü". Ve her yıl, son hızla yarışıyor insanlar birbirleriyle… Kim daha "yüksek miktar"da gösterecek sevgisini diye.
Süslü püslü paketler, afili reklamlarda kullanılan yaratıcı kelimeler ve renklerle bezenip fiyatı en yüksekten sunuluyor pazara her sene sipariş sevgi ölçerler. Bir güne sıkıştırılmaya çalışılan hayatlar yarattı insan. Bu uğurda gösterişin en âlâsına imza attırdık evelallah.
Bir kucaklamayla ısınan yürekler varken dışarıda, lüks mekânlarda düzenlenen kutlamaların daha da cafcaflısını aradı gerçek sevgiyi hiç tanımayanlar.
Beklentiler yarattık, yaratılmış bir dünyanın parçaları olarak. Kendimizden değil, başkasından bekledik sevgiyi. Vermeyi bilmeden, almayı öğrenmek istedik.
Oysa 109 yaşında bir Avustralyalı doğasever olan Alfred Date’in sızıntı nedeniyle petrole bulandıkları için soğuktan korunamayan penguenlere kazak örmesi gibi… Bir sokak köpeğinin başını okşayışın… Bir demet çiçeği bir yaşlıya verip onu gülümsetişin… Üşüyen bir çocuğu sadece sarılarak ısıtışın… Canı acıyan birini gülümsetebilişin… Ya da sadece karşılık beklemeden yardım edişin gibi… "sevgi de tıpkı ölüm gibi her şeyi değiştirir"di. Ne çok haklıydı Halil Cibran bu sözünde… Küçük şeyler her şeyi değiştirirdi bu dünyada.
Paylaşılan her hayat, değiştirilebilen her hayattır çünkü. Bir hediyeden, bir altından, bir mücevherden, bir eşyadan çok daha değerlidir sunulan. Yoktur ederi... Fatura kesemezsin ki ona!..
Kalptir esas olan bu dünyada. Tatminsizliklerden arındırdığınız ve yaşamı sadece duygularınızla kucakladığınız bir ömürde, fiyat biçilemeyen tek gerçekliğinizi; sıcaklığınızı, samimiyetinizi ve kalbinizi sunun insanlara.
Çünkü ancak eksikliği hissedilen bir şeyle tamamlayabilirsiniz yoksunluklarını dünyanın. Ve bu dünyada en çok eksikliğini duyduğumuz şeydir gerçek sevgi. Beklemeden, bekletmeden, kıyaslamadan, kırmadan, acıtmadan… Daha fazlasını istemeden, ezmeden, parçalamadan sevebilen yürekler eksik dünyada. Hava kirliliği, artan eşitsizlikler, yükselen petrol fiyatları… Pazarlarda marka, sınırlarda su savaşları… Ölen çocuklar, yıkılan evlilikler ve hiç bitmeyen ölümler… Hepsi ama hepsi, sevmeyi unuttuğu için insanoğlu.
Bir gün değil, bir ömürde aldığınız her nefeste, verdiğiniz her nefesle sevin. Çünkü insanın var ettiği para belki bir yaşamı, bir insanı, bir hayatı satın alıyor gibi görünebilir; ama bir kalbi asla!..
Kendi illüzyonlarınızı yıkın... Yorgun dünyayı dinlendirmek için bir parça sevin her gün...
“Bilin ki... Benden çok senin ihtiyacın olan bir şeyi size vermişsem, bu hediyedir. Sizden çok benim ihtiyacım olan bir şeyi size vermişsem, bu SEVGİDİR.”
Çünkü Dostoyevski’nin deyimiyle “Dünyayı GÜZELLİK kurtaracak…” Ve, ömrünü insanları koşulsuz kucaklamaya adayan muhteşem öykücü Sait Faik’in haykırdığı gibi “Bir insanı SEVMEKLE başlayacak her şey.” Bugün, yarın ve sonsuza dek...
Aslında parayla satın alınan her şeyden, hatta bazen bir çiçekten bile daha basit ve gerçek bir yolu var sevdiğini söylemenin. Cemal Süreya'nın dizlerindeki gibi:
"İkinci bir parıltı var senin bakışlarında
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni..."
Bir şiir yazın, ya da sadece "Seni seviyorum" deyin. Sevin gitsin! Sevin işte, öylece, basitçe, sakince, sizce... Çünkü dünyayı SEVGİ kurtaracak!