İnsanın varoluşu, Allah’tan sonra anne-babaya bağlıdır. Bu sebeple, Allah’a şükrü, anne babaya teşekkürü eksik etmemelidir. Evde anne, şefkat ve korumayı, baba ise güven ve adaleti sağlayan bir özelliğe sahiptir. Nisa suresi 34.ayette erkekler için 'kavvam” ifadesi kullanılmıştır. Ayakta tutan, güç katan, moral ve motivasyona öncülük eden, sorumluluk sahibi gibi anlamlara gelir. Çocuklarının sığınağı, gücü ve özgürlüğü olan babalar hayattaki varlık yokluk savaşına çok şey katmışlardır. 40 yaşlarındaki bir erkek evlat babasını kaybettiğinde duygularını şu cümleyle özetlemiştir: "Sanki boş bir evdeyim. Evin çatısı gitmiş. Hava soğuk ve ben çok üşüyorum.” Gerçekten de babanın olmadığı evler soğuk ve ıssızdır. Erkenden akşam olur. Farklı açılardan çocuğun gelişimine katkı sağlayan anne baba rollerinin böylesine dengede yaratılmış olması Allah'ın varlığının delillerinden biridir. Hem çocuklar hem de ebeveynler açısından oldukça önemli olan aile bağlarının günümüz şartlarında inceldiği yerden kopması, dengenin bozulmasına yol açacağından endişe vericidir. Çünkü babasız evlerin sayısı giderek artmaktadır. "Annemi çok seviyorum ama babamı daha az değil" diyen bir çocuğun duyguları, denge ihtiyacının bir ifadesidir.
Yapılan araştırmalara göre babanın, ailesinin başında olduğu, saygı ve değer gördüğü evler daha mutludur. Baba, yalnızca evin geçimini sağlayan bir konumda olmaktan çok öte bir anlam ve öneme sahiptir. Güven, aidiyet, sevgi, saygı ve gurur gibi olumlu duygularla babaya bağlanmak, çocuğun karakterini iyi yönde geliştirir.
Anneler yoğun sevgi duygusunun oluşturduğu görme kusurundan olsa gerek çocukta yanlış giden şeyleri fark edemeyebilirler. “Anneler, doğanın gereği olarak taraf tutarlar", der W.
Shakespeare. Bazı durumlarda babaların gözleri daha keskin ve daha objektiftir. Henüz eğitim çağında olan çocuk için ölçüsü iyi ayarlanmış baba disiplini önemli bir ihtiyaçtır.
Babalar, bazı kusurlarından dolayı suçlanmamalıdır. Çünkü o kusurda tek suçlu babalar değildir. Jean Paul Sartre’ın da dediği gibi, toplum, tedavisi olmayan bir hastalıktır. Geleneksel yapıda çürümüş, hastalanmış babalık rolleri nesilden nesile aktarılarak ne yazık ki toplumsal bir gerçeklik halini almıştır. Toplumdaki yanlış gelenekleri sorgulamadan olduğu gibi ailesine yansıtan babaların, yanlış ve üzücü sonuçlarla karşılaşması kaçınılmaz olur. Yanlışlar fark edilip düzeltme yoluna gidilmezse bu durum babaları ailede daha yalnız ve çaresiz kılar.
Babanın evde aşırı otoriter olup annenin silik ve çaresiz kalması durumunda anneler güç kazanmak için çocuklarına yaslanır. Bu, çocukların istismar edilmesi, küçük yaşta boyundan büyük yük altına girmeleri demektir. Böyle çocukların kaygılı ve özgüvensiz olmaları kaçınılmazdır. Anne, çocuklarına yaslanmak yerine kendi mücadelesini kendisi vermelidir.
Yine babanın aşırı otoriter tutumundan kaynaklı olarak, anne, çocuklarla ilgili bazı hususları babadan saklama eğilimindedir. Evde huzursuzluk çıkmasın düşüncesiyle, iyi niyetle saklanan sorunlar ileride daha büyük sorunları doğuracaktır. Saklama işi, belki de o sorunların nasıl çözüleceğini bilmemekten kaynaklanır. Ancak ebeveyn yalnızca anne değildir. Hatta İslam hukukuna göre çocuğun eğitiminden birincil derecede sorumlu olan ebeveyn babadır. Babanın çocuğu ile ilgili olan meseleleri bilmesi hem hakkı hem de bir sorumluluğudur. Anne bütün sorumluluğu üzerine alacak kadar yetkin değildir. Her şartta, sorumlulukların paylaşılmasına ve ebeveyn birliğinin bozulmamasına özen gösterilmelidir. Aksi takdirde hem aile içinde hem de rehberlik edilmeye muhtaç bir çağda olan çocuğun hayatında birçok sorun baş gösterebilir.
Erich Fromm da toplum kusurlarından bahseder. Hepimiz kusurlu bir topluma doğarız ve bazı yanlışları doğal hatta doğru zannederiz, der. Bizim toplumumuzda da babaların sinirli bir yapıya sahip olması, kararlarının sorgulanamaz olması desteklenir. Otoriter, baskıcı ve müdahaleci ebeveynler bu manevi mirası kendi kök ailelerinden sorgulamadan almışlardır. Kimi babalar da çocukken yaşadığı mahrumiyetin farkına varıp çocuklarıyla olumlu bir ilişki geliştirebilmişlerdir. Baba eve geldiğinde etrafında koşuşan çocuklar, güvenli ve sıcak bir yuva ortamının işaretidir. Bazı kusurları görmezden gelen baba, evdeki gölgesini yerine göre silikleştirmeyi başarabilmiştir. Aptal olacağı zamanı iyi bilen babalar yeterince zekidir. Saygınlığını korumayı bilen, çocuklarıyla yüz göz olmayarak esnekliğin ve hoşgörünün gücünden faydalanan baba, hem evinin huzurunu korumuş hem de gelecekteki iyi ilişkilere yatırım yapmıştır. Yüce Allah’ın buyurduğu gibi:
“İyiliğin karşılığı, yalnız iyilik değil midir?” (Rahman suresi, 60)
Baba eve geldiğinde ortadan kaybolan çocuklarla hem evlerin hem de dünyanın daha sorunlu bir yer olacağı açıktır.
Yüce Allah’ın Hz. Peygamberin güzel ahlakını övdüğü şu ayeti kerime anne babalar için de bir rehberdir: “Eğer sen kaba ve katı kalpli olsaydın, herkes etrafından dağılır giderdi.” (Al-i İmran Sûresi, 159)
Hz. Peygamberin çocuklarla iletişimini gözlemleyen bir adam, 10 çocuk babası olduğu halde hiçbirini bir kere bile öpmediğini söyleyince Hz. Peygamber, merhamet etmeyene merhamet edilmeyeceğini söyleyerek, dünyada başkalarına karşı sevgi, şefkat ve merhamet hissi taşıyanlara, âhirette de Allah’ın merhamet edeceğini bildirmiştir.
Anne baba olmadan önce insan olmanın önemi ortadadır. Kimliklerin toplumsal beklentiler tarafından inşa edilmesinin doğru sonuçlar vermeyeceği, kimliğin, bireyin anlam dünyasında yeniden hatta her daim inşa edilmesinin gerekliliği ortadadır. Nitekim bu konularda toplumumuz giderek gelişmektedir. Eskiden babaların çocuklarını kucaklarına almaları bile yadırganırken, günümüzde çocuklarıyla vakit geçiren babalar takdir edilmektedir. Peygamberlerin ve etkili şahsiyetlerin çocuklarla girdiği doğru iletişim modelleri, toplumların olumlu yönde gelişmesine katkıda bulunmuştur. Geleneksel yapıda bulunan zararlı unsurların dinler tarafından ayıklandığına şu ayeti kerime bir örnektir:
'Onlara: "Allah'ın indirdiğine uyun." denildiği zaman: "(Hayır,) bilakis biz, babalarımızı üzerine bulduğumuz (ve alıştığımız âdetlerimize) uyarız." derler. Babaları hiçbir şey akletmemiş ve doğru yolu bulamamış olsalar bile mi (onların yoluna uyacaklar)?’ (Bakara suresi, 110)
Babalık otoritesinden aldığı güçle çocuklarını ezmeyen ve çocuklarının yaşaması için zamanında ölmesini bilen tüm babaların babalar günü kutlu olsun...
Çocuklarının başarması için geri çekilmesini bilen, cinsiyet, büyük-küçük, öz-üvey ayrımı yapmadan çocuklarının hayatına adaletli bir şekilde katılan tüm babaların babalar günü kutlu olsun...
Kuşları vakti gelince yuvadan uçurmayı başarabilen tüm babaların babalar günü kutlu olsun...
Babasız büyüyen ve bu eksikliği iliklerine kadar hissedenlere gelince... Hz. Peygambere uğrayan kader onlara da uğramıştır. John Berger'in dediği gibi:
“Evrendeki yıldızların yarısından fazlası hiçbir takımyıldıza ait olmayan yetim yıldızlardır. Takımyıldızların hepsinden daha fazla ışık verirler”. Yetimlere veya babası olduğu halde bana sevgisi görmeyip yetim gibi olanlara babalık yapmaya gayret eden kadın erkek herkesin, her bir gayreti kutsala yolculuktur. İyiliğin göklerde kabul görüp dünyaya izdüşümüdür.
“Baba gibi” olan tüm insanların babalar günü kutlu olsun...
Ahirete göç etmiş babaları anmadan olmaz. Dünyayı terk etseler de bıraktığı iyi izlerinde yaşamaya devam eden merhum babaların ruhları, evlatlarıyla yan yana, can canadır. Onları kaybetsek de yaşadığımız güzel anılar sonsuza kadar bizimledir. Hiç kimsenin elimizden alamayacağı en değerli hazinemizdir. Mekanları cennet olsun...