Faizle ilk olarak ortaokul sıralarında matematik dersinde problem çözerken karşılaştım. Oradan aşina olduğum kadarıyla faiz; belirli bir miktar anaparanın üzerine eklenen paradır, diyebilirim. Bankacılık açısından mevduat faizi, bono ve tahvil faizi, kredi faizleri gibi çeşitleri var. Vatandaş olarak ise bizi en çok ilgilendirenin bankadan kredi çekmek ve geri ödemek durumunda karşılaşacağımız kredi faizleri olduğunu düşünüyorum.Son günlerde devletin açıkladığı 0.99 ve 0.89 seçenekli, yani öncekilere göre oldukça düşük orandaki faizler beni bu konuyu biraz daha araştırmaya sevk etti.
Birçok köşe yazısı okudum, birçok video izledim yetkili kişilere ait. Hatta faiz konusuna diğer dinler nasıl bakıyor diye Tevrat ve İncil'in ilgili bablarına da baktım. Vardığım sonuç hepimizin zaten bildiği, faiz haramdır cümlesi oldu. Bu bildik cümledeki faiz, Kuran’da riba kelimesine karşılık geliyor. Hepsini olmasa da bazılarını buraya yazmak istiyorum
İnsanların malları artsın diye alıp verdiğiniz faizler, Allah katında artmaz. Allah’ın rızasını umarak verdiğiniz zekâtlar ise, işte kat kat arttırılacak olanlar bunlardır. (30/Rûm 39)
Riba (faiz) yiyen kimseler, şeytan çarpan kimse nasıl kalkarsa ancak öyle kalkarlar. Bu ceza onlara, "alışveriş de faiz gibidir" demeleri yüzündendir. Oysa Allah, alışverişi helal, faizi de haram kılmıştır. Bundan böyle her kim, Rabbinden kendisine gelen bir öğüt üzerine faizciliğe son verirse, geçmişte olanlar kendisine ve hakkındaki hüküm de Allah'a kalmıştır. Her kim de yeniden faize dönerse işte onlar cehennem ehlidirler ve orada süresiz kalacaklardır. (Bakara 275)
Allah faizi mahveder, oysa sadakaları bereketlendirir. Allah günahta ve inkârda direnen hiç kimseyi sevmez.( Bakara 276)
Burada Rabbimiz alışverişi helal, faizi haram olarak belirtiyor. Bu üç ayeti beraber değerlendirince de faize alternatif olarak zekât ve sadakanın konulduğunu görüyorum ben. Peygamberimizin de faiz hususunda birçok hadisi şerifi mevcut. Yine faizi Efendimiz, yedi büyük günah arasında saymıştır.
İslam’da paranın akışı ticaret, zekat ve sadaka yolu ile sağlanmıştır. En basit anlamıyla, borç verip verdiğinden fazlasını geri istemek ve bunu bir sözleşme ile beyan etmek olan faizi ise yasaklamıştır. Yani paranın canlı olmasını, akış halinde olmasını ve insanlar arasında devri daim etmesini öngörmüştür İslam. Faizde ise haksız kazanç, tefecilik ya da tekelcilik gibi durumlar söz konusudur.
Önceden borç alma, borç verme halkımız arasında daha yaygındı. Şimdi etrafımdan gördüğüm kadarıyla bu pek yapılmıyor. Ev, araba, ya da bir mülk almak isteyen banka kredilerini tercih ediyor. Kişinin ödeyeceği miktar, çektiği krediden çok daha fazla olsa bile, taksit tutarının yıllar geçse de sabit kalması bu işi cazip hale getiriyor. Faize ‘haram’ olması hasebiyle yanaşmak istemeyen, eşi dostu da kendinden fakir olup borç alacak kimsesi olmayan ve mal mülk edinmek isteyen kişilerin hali ne olacak diye düşündüm.
Bu kişilerin ilk olarak böyle bir şeyden vazgeçmeleri en kestirme yol. Diğer türlü katılım bankaları çıkıyor karşımıza bir seçenek olarak. Onlar, belirli bir miktar peşin parayı alınacak metaya yatırmanız istiyor. Geri kalanı sizinle ortak olacak şekilde ve size vekâlet vererek satıcıdan alıyor. Tüm bunlar için anlaşma yapıyor. Sonra siz alınan metayı katılım bankasında geri almak için banka ile ikinci bir anlaşma yapıyorsunuz. Amacınız, bankanın ortak olduğu kısmı üzerinize geçirmek. Bu aşamada banka vade farkı, kar payı koyarak ortak olduğu kısmı size satıyor. Ödemeleri de taksitlendiriyor. Bazı insanlar buna caiz diyor. Benim anladığım kadarıyla bu, ne şiş yansın ne kebap tarzında bir yaklaşım. Yani faiz haramdır düsturunu çiğneyip harama ters iş yapılmayacak, hem de kişinin işi görülecek. Bu manada katılım bankalarının geri ödemesi faizli krediden daha da fazla olsa da buna da göz yumulacak. Bu cümlelerden katılım bankası helaldir gibi bir fetva verdiğim anlaşılmasın, ne haddime. Doğrusunu Allah bilir.
Bunun yanı sıra sonu evimle biten birçok firma da faiz kullandırmadan ev sahibi yapma seçeneği sunuyor. Bunun detaylarını çok bilmiyorum çünkü birçok farklı kategoriler var içlerinde. Devletin düşük faiz fırsatını açıkladıktan sonra yaşananlar ise ortada. Emlakçılar ya da ev sahipleri; demek öyle, görürsünüz siz! der gibi bir gecede fiyatları 200- 300 bin TL birden artırdı. Bu durumun böyle fırsatçılığa çevrilmesi oldukça üzücü ahlak adına. Stokçuluk kadar, deprem bölgesinde battaniye fiyatının artırılması kadar üzücü. Her felakette her darboğazda böylesi fırsatçıların türemesi de üzücü.
Faizin böyle devlet eliyle desteklenmesi, özendirilmesi de üzücü. Elindeki birikimi verip de kredisiz, borçsuz ev alabilecek zümre sanırım çok azdır. En azından ortadirek diyebileceğimiz vatandaşlar arasında azdır. Ben, faize girmek istemiyorum dediğim zaman; başka türlüsü mümkün değil, herkes öyle yapıyor zaten, katılım bankası faizden beter, diğer türlü nasıl olacak ki, faiz bulaşmayan hiçbir yer yok, maaşı da bankadan alıyoruz… gibi cümlelerle karşılaşıyorum.
Konuyu araştırırken de çok fazla farklı görüşle karşılaştım. Kafamın içi hallaç pamuğuna döndü. O savrulan parçaları böyle bir yazı ile bir araya getirmeye çalıştım. Yanlış düşündüğüm yerler olabilir. Bunu bilerek yapmaktan Allah'a sığınırım. Bilmeden olanlar için ise affını talep ederim.
Hümeyra 3 yıl önce
Hayati Yaman 3 yıl önce