Herkes onun ölümünü; çocukluğum, gençliğim onu dinlemekle geçti, çok üzüldüm, yakınım vefat etmiş gibi oldum diyerek karşıladı. Herkesin onun şarkılarıyla, filmleriyle ilgili bir anısı vardır illa ki. 80- 90 kuşağı onun müziğiyle büyüdü. Bir önceki kuşak konserlerinde meydanları doldurdu. Sinema salonlarında izledi bizim televizyondan izlediğimiz filmlerini. Kaset, teyp, kasetçalar kültürü bu nesli içine alıyor. Çekmeceler dolusu Ferdi, Orhan, Müslüm basta olmak üzere arabesk kaset.
Teybin kaseti sarması en büyük korkusu olan bizler, bir kalem yardımıyla kaseti tamir etmeyi de çok iyi biliriz. Kasetin içinden çıkan renkli kuşe kağıdında fotoğraflar ve şarkı sözleri olur. Ben onları okumayı çok severdim. Arabesk şarkılardaki söz, müzik ve anlam bütünlüğü son derece fazladır. Öyle olmasa bu kadar yüreklere dokunmazdı. Bu kadar yer etmezdi gönüllerde.
Dükkanlarda arabesk çalardı, dolmuşlarda da öyle. Müzik marketlerde arabesk kasetler cok satardı. Şiir defterleri vardı ve arabesk şarkıların sözleri büyük puntolarla baş sayfalarda yerini alırdı krallar gibi. Yaşam tarzı diyelim, kültür diyelim, atmosfer diyelim. Neyse onun ya tam merkezindeydik ya da kıyısından köşesinden nasiplenirdik.
Buralarda ağaçları kesmişler / yerlerine taş duvarlar dikmişler deyip köye geri dönmeye çağıran sese kulak veririz. Şehiri garip bulur, alışamadığımıza içimiz yanar ama yine yolumuza devam ederiz. Şehir ve köy arasında bir köprü olur bu şarkı.
Ben de bu dağların nesine geldim/ Meleşir kuzular sesine geldim/ Bir garip olmuş de yasına geldim deyip bir uğrak gittiğimiz memleketten, köyden dönerken açar bu şarkıyı dinleriz. İçimiz yanar ama yine şehirde yaşamaya devam ederiz.
Sen rüyalar aleminde, yeni aşklar hevesinde/ Bense yine uykusuzum, bir sabahçı kahvesinde diyerek şarkıya eşlik ederiz. Arabesk mi dinliyorsun diye hor görenlere inat ezbere biliriz çoğu şarkısını. İçimiz yanar ama yine de dinlemeye devam ederiz.
Toprak olur taş olurum, yolunda yoldaş olurum, istersen gardaş olurum, merak etme sen deyip eşe dosta güven veririz. Fedakarlık denen neyse, kitaplarda ne yazdıysa onun için, kat kat fazlasını bu şarkıda yaşar yaşatırız. Karşılık göremeyiz, içimiz yanar yine de bu şarkıyı dilimizden düşürmeyiz.
Ya hayatından çemberinden geçmeden dinlemişizdir, bu yüzden hazırızdır her zorluğa. Ya da onca acı içimizden geçmiştir öyle dinlemişizdir bu şarkıyı.
Bana sor yalnızlığı, ayrılığı bana sor
Mutluluğu bilirsin, mutsuzluğu bana sor...
İçimiz yanar, yangına su olur bu şarkılar...
Bir yanda yaşanan o güzel günler
Bir yanda anılar bir yanda dünler
Seni yaşatacak neler var neler
Bir gün gitsen bile hatıran yeter
deyip uğurlarız tüm gidenleri. İçimiz yanar ama hatıralar bizi ayakta tutar. Kötü söz etmeden, yangına körükle gitmeden, kalan közü küle çevirmeden dinleriz bu şarkıyı.
Hani en sevdiğini kaybettiğinde
İçin yanar yanar yanar yanar ya
Ben de seni kaybettim ağlarım şimdi
İçim yanar yanar yanar yanar yanar ah
Bu şarkıyı şimdi tüm Türkiye hep bir ağızdan söylüyor. Sevilen, sevilmeyen, ayrılan, aşık olan, mutlu olan, hüzünlü olan, gurbetti yaşayan kim varsa onun şarkılarında buldu kendini.
Önce Gassal dizisiyle üstündeki tozu şöyle bitti attı arabesk şarkılar. Aslında dinleyeni, seveni hep vardı. Ama içe dönük, kendi halinde, kendi derdinde. Biraz aşağılandılar arabesk de müzik mi diye. İşte saz işte söz diyemedi kimse açık açık. Yalnız bilen bildi, hisseden anladı. Olsun. Bu toprakların gerçeği buydu. Dizideki en güzel şarkının sahibi Ferdi Tayfur bu diziyi ve bu son şarkıyı herkese dinletip, sevdirip manalı bir veda ile ayrıldı aramızdan. Baki kalan hoş bir sada imiş derler. Onun hoş sadası kaldı hem gök kubbede hem yüreklerde. Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun...