
Günümüz dünyasında ve özellikle enflasyon canavarını bir türlü yenemeyen ülkemizde yaşam maliyetleri giderek artarken, insanların en büyük şikâyetlerinden biri hayatın pahalı oluşudur. Barınma, giyim, gıda, eğitim, sağlık derken, neredeyse her şey ciddi bir maliyet unsuruna dönüşmüş durumda.
Hafta sonu temiz hava alalım diye ormana kıra gittiğinizi düşünün hava bile parayla desek yalan olmaz değil mi.
Ancak, insanın en temel ihtiyacı olan moral ve motivasyon, hâlâ bedava!
Ne garip bir çelişki, değil mi?
Sahip olduğumuz en değerli şeylerden biri aslında en ulaşılabilir olanı ama bedava olan hiçbir şeyin kıymetini bilmediğimiz gibi bedava edinip hem kendimize hem çevremize dağıtabileceğimiz moral pekte kıymet görmüyor.
Modern yaşamın sunduğu olanaklarla birlikte getirdiği ekonomik baskılar, insanların mutsuzluklarını da artırıyor. Çoğu kişi, yaşam kalitesini belirleyen şeyin maddi olanaklar olduğunu düşünüyor. Oysa gerçek mutluluk, cebimizdeki paradan çok burada bir parantez açıyım (para mutluluk getirmez fakat parasızlık mutsuz eder), zihnimizdeki huzurdan geçiyor.
Para kazanmak zor olabilir, ancak güzel bir söz söylemek, bir tebessüm etmek ya da içten bir teşekkür etmek için herhangi bir ücret ödememiz gerekmiyor.
Moral dediğimiz şey, insanın hayata karşı duruşudur. Bazen bir dost sohbetinde, bazen bir sokak kedisini ya da köpeğini beslerken, bazen de sabah kahvemizi yudumlarken moral bulabiliriz. Hayatın ağırlığı omuzlarımıza çöktüğünde, bu küçük anların kıymetini bilmek, bizi yeniden ayağa kaldırabilir.
Maddi imkânlarımız sınırlı olabilir, ancak umut etmek, neşelenmek ve başkalarına moral vermek, sabah işyerine güler yüzle girmek, misafirleri gülerek karşılamak, bir dost ile karşılaştığımızda tebessüm etmek, güler yüzlü olmak sonsuz bir kaynaktır ve fiyat etiketi yoktur.
Unutmayalım ki, dünya sadece maddiyat üzerine kurulu değildir. Zenginliğin tek ölçütü para değil, ruhun ne kadar dolu olduğudur. Hayat pahalılığı bizi ne kadar zorlarsa zorlasın, moralin bedava olması hâlâ elimizde kalan en büyük değerdir.
Öyleyse, hayatın her zorluğuna karşı moralimizi yüksek tutalım. Birbirimize destek olalım, en azından işyerimize girerken diğer iş arkadaşlarımıza gülümseyelim, güler yüzlüleri görünce şaşırmayalım, apartmanımızda ya da iş yerimizde asansörde birbirimize selam verelim, sitemizin bahçesinde ya da parkta yürürken komşularımıza tebessüm edelim. Gülümsemekten ve umut etmekten vazgeçmeyelim.
Hayatın sunduğu maddi zorluklar her geçen gün artsa da insanın kendine ve çevresine verebileceği manevi destek sınırsızdır. Peki, biz bu ücretsiz kaynağı ne kadar kullanıyoruz? Gün içinde kaç kez kendimizi veya bir başkasını moral ile besliyoruz?
Son söz,
Belki de gerçek zenginlik, ne kadar çok şeye sahip olduğumuzda yada ne kadar zekat verebildiğinizde değil, ne kadar umut verebildiğimizde ne kadar mutluluk dağıtabildiğinizde gizlidir.
Unutmayalım!
Hayat pahalı, ama moral bedava!