Hayat Yarışı Ne Kadar Adil?

Hayat Yarışı Ne Kadar Adil?
23-02-2025

Hayat, doğumla başlar ve hepimiz farklı başlangıç noktalarından yola çıkarız.

Ancak, bu başlangıç noktası, bizim hayat yolculuğumuzu şekillendiren en önemli faktörlerden biri olacaktır.

Şimdi, bu gerçeği sorgulamadan önce, bir soru soralım:

Hazır mısın?

Neden bazı insanlar doğuştan gelen imkânlarla hayata daha avantajlı bir başlangıç yaparken, diğerleri aynı dünyada büyük bir mücadeleyle varlıklarını sürdürmeye çalışıyor neden çoğu sıfırdan tırnakları ile kazıya kazıya bir yerlere gelmek zorunda?

Hayata eşit başlamamak, bazen sadece ekonomik olanaksızlıklarla sınırlı değildir. İnsanın doğduğu çevre, ailesinin eğitim seviyesi, kültürel birikimi sosyal konumu, cinsiyeti, oturduğu mahalle, hatta cildinin rengi bile onun geleceğini doğrudan etkileyebilir. Bu etkenlerin hepsi, bireyin potansiyelini gerçekleştirme yolundaki en büyük engelleri ya da fırsatları oluşturacaktır.

Bir çocuğun büyüdüğü ev, gittiği okul, sahip olduğu fırsatlar ve kazandığı yetkinlikler, onun finansal ya da sosyal statüsünü belirleyebilir.

Ancak tüm bunlar, insanın değerini belirlemez.

Bir insanın potansiyeli, doğuştan sahip olduğu maddi varlıklarla sınırlı olmamalıdır.

Felsefi bir bakış açısıyla, toplumsal eşitsizliği sadece bireysel bir sorumsuzluk olarak görmek eksik olurdu. Bir insanın başarılı olabilmesi için sadece kendi gayreti yeterli değildir; bazen fırsatlar, şans ve çevre faktörleri çok daha belirleyicidir.

Adaletin hayalini kurarken, aslında bu farkları yok saymak da bir tür yanılsama yaratacaktır.

İnsanlar, hayatta herkesin aynı şansı eşit ölçüde yakalayabilmesi gerektiğine inanmak ister, ancak bu düşünce, toplumsal yapının karmaşıklığını ve derin eşitsizliklerini göz ardı eder.

Adaletin bu mu dünya!

İnsanın potansiyelini sınırlayan bu dışsal faktörlere karşı gelmenin yolları var mı? Tabii ki! Ancak bu, bireylerin gücüyle değil, toplumsal değişim ve daha adil bir sistem kurma çabasıyla mümkündür. Her birey, eşit fırsatlar yaratılmadıkça, hayatta yalnızca kendi gücüyle varlık kazanma mücadelesi verirken; toplumlar, bu eşitsizlikleri azaltmayı ve herkesin gelişmesi için aynı fırsatları sunmayı hedeflemelidir.

Üniversiteyi bitirmiş biri örnek Ahmet halen başlangıç seviyesinde İngilizce konuşabilirken bir zengin çocuğu sırf dil öğrensin diye Avrupa’ya birkaç yıllığına gezmeye tozmaya gidiyorsa Ahmet’in suçu neydi.

Hep düşünürüm miras hukuku olmasa, miras paylaşım kavgaları, dedelerinin mirası ile ömür boyu yan gelip yatanlar, baba parası yiyerek aylak aylak dolaşıp bununla utanacaklarına övünenler, çocuklarına sevgi değil mal bırakanlar, malı mülkü saygınlık aracı olarak kullandıkları için çocuklarına eziyet edenler, ölmeden bir kuruş koklatmam malı mı bölersem bana sahip çıkmazsınız yüzüme bakan olmaz diyen Ayşe’nin kayın validesi gibi, hayatı boyunca sevgi ve dost biriktirmeyip sadece mal biriktirenler ne yapardı.

İnsanlar ev kredisi, araba kredisi, arsa kredisi 2.ev 3.ev hadi bide dükkân alalım diye ömür boyunca kredi ödemez yaşamaya vakit bulurlar mıydı,

Buraya kadar okuyanların bazıları mesela sen evet ya şu yaşıma geldim hala kredi ödüyorum diyorsun değil mi borçsuz kaç günün geçti.

Malın mirası olmasa insanlar parasını harcar gününü gün eder miydi?

Emekliliğinde sağlık ve temel ihtiyaçlarını karşılayan bir sosyal sistem olsaydı bu kadar mal canlısı olur muyduk?

Çocuklarımın zaten bir evi olacak en fazla sevdiği arabayı alır onu da gezmesinden tozmasından artırdıkları ile yapar sonra da satar kalanı ile de dünyayı gezer miydi?

Mal biriktirirken mutlu olmayı sürekli borç öderken para ile birlikte zamanımızı sattığımızı fark ettiğimizde ve esaslı bir düşünür olma yolunda ilerlediğimizde fark ediyoruz ama artık çok geç.

Sizde sistemin çarkları arasındaki yağlama görevinizi gördünüz ve makine yağının bile bir kullanım ömrü vardır.

Sonuç olarak, hayata eşit başlamamanın ekonomik ve toplumsal etkileri, yalnızca bireylerin hayatlarını değil, tüm toplumun yapısını derinden etkiler. Ekonomik fırsat eşitsizliği, toplumsal statüleri belirleyen önemli bir faktördür ve bununla mücadele edilmediği sürece, eşitsizliklerin daha da derinleşmesi kaçınılmazdır.

Bu nedenle, fırsat eşitliği sağlamak için daha adil bir sistem kurulmalı ve toplumsal mobiliteyi teşvik edecek politikalar hayata geçirilmelidir. Aksi takdirde en başta toplumsal huzur büyük oranda zayıflar.

Her yer mutsuz şirin’ler ile dolacaktır bugün olduğu gibi.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?