Çocuk evliliklerine ait paylaşımlarımda pek çok yaşanmışlığım ve hayata dair örneklerim var, demiştim ya! Bugün onlardan birini paylaşayım sizinle…
Yaklaşık beş yıl önce yaz tatilinde bir Cuma günü, “Okul zamanı neredeyse ucu ucuna denk gelecek şekilde, ancak ezan okunurken camiye girebiliyoruz. Bari tatildeyken erken gideyim de, Cuma vaazı’nı dinleyeyim. Bakalım ne nasihatte bulunuyor hocalarımız!” düşüncesiyle camiye erken gitmiştim. Yıl 2017 olması gerek diye düşünüyorum. Çünkü gündemde “Müftülere resmi nikah kıyma yetkisi” verilmesine yönelik TBMM görüşmeleri vardı!
Malumunuz olduğu üzere, halen de devam eden uygulama gereği, merkezi vaaz vardı ve gittiğim camide vaaz veren hocayı görmüyor sadece sesini duyuyordum!
Hoca kürsüden -flört, nişan, nikah, evlilik, boşanma- konularını işleyen bir vaaz veriyordu. Ve o gün, ikinci dersini yaptığını söyledikten sonra “Konu bir hayli kapsamlı olduğu için birkaç hafta daha konu üzerinde vaazı nasihatte bulunacağım.” diye bir bilgi notunu sözleri arasına sıkıştırmıştı.
Mevzuyu nişan ve nikah meselesine getirdi. Nişan’ın bir adet olduğundan, nikah gibi dini boyutunun olmadığından, eşlere ve ailelere maddi külfet getirmesi açısından bakıldığında, gerekirse yapılmayacağından da söz etti. Zaten evliliğe karar vermiş gençlerin aileleri arasında gerçekleşen, -söz kesme- ritüelinde yüzükler takıldığı için gerek kalmadığından bahsetti. Gayet güzel ve mantıklı idi. Dahası nişan ile nikah arasının uzun tutulması halinde, henüz Allah katında eş olmayan iki gencimizin görüşmesinin dinen haram(!) olduğundan bahsetti. “Müslüman duyarlı olmalıdır, aileler bu tür olumsuzluklara geçit vermemelidir.” Diye ayar vermeye başlayınca, bir yandan da oluşacak karşı tepkileri azaltmak için “Zaten halkımız bu konuda çok duyarlı. Bize gelen soru ve talepler, telefon görüşmeleri, mesajlar o yönde!” diye dozajı yumuşattı. Ayrıca biliyorsunuz ki, “Resmi nikah olmadan biz din görevlileri dini nikah kıyamıyoruz. Medeni kanuna göre bu suç teşkil ediyor!” diye hem kendini yasal dayanağa oturttu. Hem de cemaatin bilinç altına “resmi nikah, dini nikah; şeriat kanunu, medeni kanun; dini değerler, cumhuriyet değerleri; …” ayrışmasını enjekte etmiş oldu! Çok üzücü idi.
Ardından “İmam nikahı olmadan kadın erkek bir arada olamaz. Zina, sadece nikahsız cinsel birliktelik değildir. Zinanın çeşitleri var. Kendi ellerimizle gençlerimizi evlatlarımızı ateşe atmayalım!” uyarısında bulundu.
İmam nikahı ya da dini nikah adına ne derseniz deyin, işin içine din, iman soslu bu sihirli sözcükler girdiği anda, halk el pençe divan durur vaziyettedir artık! Çünkü “İslam teslimiyet dinidir. İslam akıl mantık dini değildir. İslam nakil dinidir, Vahiy dinidir. Sormayacaksın, sorgulamayacaksın, sadece kayıtsız itaatle iman edeceksin!” şeklinde yüzyıllardır gelen öğreti, mevcut cami cemaatini de kapsam alanı içine aldığı için Allah’a değil, ruhbanlara teslim olacaktın, başka çare yoktu!
Uzun uzun nikahın kerametlerinden, yuva kurmanın ve aile olmanın kutsallığından, çocuk yetiştirmenin öneminden bahsettikten sonra ezanın da okunmasıyla birlikte vaazına son vermeden önce gelecek derslerine yönelik ipucuyla sohbetini noktalamıştı!
Önümüzdeki haftalarda İslam Fıkhı’nda çok geniş kapsamlı bir şekilde yer alan “boşanma”dan da bahsedeceğim. Ama şu kadarını söyleyeyim, “Boşanma erkeğin hakkıdır. Yuvayı dişi kuş kurar ve o idame ettirir.” cihetinden bakarak aile kurumunun önemine binaen dinimiz, o hakkı -kadına vermemiştir!- gibi son derece absürt bir söz sarf etmişti. Oysa gerekçe ile hakkın tahsisi başlı başına sorunlu idi. Mademki yuvayı dişi kuş kuruyor, o halde yuvayı kurmaktan vaz geçmek veya yuvayı yıkmak(!) da kadının hakkı olmalı değil miydi? Erkek ne yaparsa yapsın, kadın ona katlanmak ve insan tanrılarının türettiği bir fıkıh dini adına o zulme katlanmak zorundaydı! Vay be…
Ben mi namazı kıldım, namaz mı beni kıldı? Orasını anlayamadım. “Ne işin vardı da, erkenden gittin camiye! Otur oturduğun yerde ve her zaman olduğu gibi yine ezan okununca camiye gir, namazını kıl çık. Kaşınırsan, işte öyle kaşırlar seni!” pişmanlığını da yaşamadım değil! Ama öğleden sonra mesaisi başlasın hele, mutlaka Müftülüğe gidip o hocayı bulmalıyım diye karar verdim. Gittim de…
-Bugün Cuma vaazını veren hocamız kimdi, mümkünse onunla görüşebilir miyim?
-İlçe vaizi olan hocamız verdi vaazı. Tabi görüşebilirsiniz, biraz bekleyin.
Gerekli izin alındıktan sonra beni odasına aldı. Tanışma faslının ardından neden kendisiyle görüşme talebinde bulunduğumu açıkladım. Öncelikle;
-Vaaz konusunu güncel meselelerden dolayı mı seçtiniz hocam? diye sordum.
-Nasıl yani, hangi güncel mesele? dedi.
-TBMM’de müftülere nikah kıyma yetkisi verileceğine dair yasa teklifi var ya! Onun için mi bu konuları seçtiniz? dedim.
-Yok yok. Tamamen kendi planlamam doğrultusunda seçtiğim konulardı. O yasa ile ilgili bir durum değil dedi. Ben de kendisine;
-Ne güzel de günceli yakalamıştınız oysa hocam. Keşke o konuya yönelik açıklamalar yaparak halkı aydınlatsaydınız ve konuyu fırsat eğitimine dönüştürebilseydiniz dedim.
-Nasıl yani?" diye sordu yine.
-Bakın gündemde müftülere nikah kıyma yetkisi verilecek. Meclisten o yasa geçerse, imam nikahı ile resmi nikah ayrımı ortadan kalkar ve ülkemizde yaşanan mağduriyetlerin önüne geçilir inşallah. İnsanlar yasadışı birlikteliklerine imam nikahı kılıfı uyduruyor. En azından dini nikah, resmi nikah diye bir ayrımın olmadığını halkımıza daha iyi anlatırız. Nikah tektir ve bunun dinisi, gayri dinisi; resmisi, gayri resmisi olmaz. Nikah, evliliğe karar vermiş, reşit yaştaki bireyler arasında yapılan yasal bir sözleşmedir. Bu sözleşmenin aleni (aşikar) ve şahitler huzurunda yapılması şartı vardır. Onun yanında mehir adıyla adlandırılan kadının maddi güvencesi olarak beyan edilen ve gerekirse eşine bağışlayabileceği miktar ya da günümüzde geçerli olan, medeni yasa gereği, boşanma durumunda yarı yarıya mal varlığının pay edilmesi hakkı söz konusudur. Hepsi bu kadar. Diyebilirdiniz, diyebilmeliydiniz hocam" dedim.
-Ben öyle diyemem, dedi.
-Neden? Fırsat eğitimi diye niteleyerek benim yukarıda söylediklerim yanlış mı? Dine aykırı mı? Nikahın dini ve kültürel boyutunu tam olarak ayrıt eden bir açıklama değil mi hocam? diye sordum.
-Yoo, öyle diyemem. Nikahın din açısından önemi sizin de bahsettiğiniz gibi alenilik, şahitlik, mehir, ve iki kişinin özgür iradesi ile evliliğe karar vermiş olma şartlarının yerine getirilmiş olmasıdır. Ama dini nikahı yok sayamayız, bu toplumun değer verdiği önemsediği bir olgu. Ondan vazgeçin diyemeyiz, dedi.
-İyi güzel de, vaazınız içinde nişan için rahatlıkla vaz geçilebileceği ifadelerini kullandınız. O da toplumun değer verdiği bir olgu idi dedim. Hatta kendisine “Yirmi yıllık evliyim ve imam nikahı dediğiniz nikahı da kıymadık. Ben yıllardır eşimle zina mı yapıyorum?” diye de sordum.
-Olur mu hocam, nasıl zina yapıyorsunuz diyebilirim? Sizin kendi tercihiniz ve uygulamanız. Sonuçta demokratik bir ülkede yaşıyoruz ve cumhuriyetle yönetiliyoruz. Din ve diyanet hassasiyetinize bağlı olarak tercihinizi öyle kullanmışsınız dedi.
-Ben imam hatip lisesi mezunuyum ve dini hassasiyetleri olan birisiyim. Dini de diyaneti de kendi hesabımı yetkili mercie verecek boyutta bilirim elhamdülillah. Beni İslami anlamda duyarsızlıkla nitelendirip kaçamak cevap vermeyin. Fikir alış verişinde bulunuyoruz, sizi dava etmem, sizi şahsıma hakaret ediyor konumuna düşürerek suçlamam, korkmayın çekinmeyin. Yeter ki bir hakikatin üzerinin örtülmesinin önüne geçelim. Sizin söylemlerinize göre bal gibi de ben zina etmiş oluyorum. Sonuç oraya çıkıyor. İnsanlara din adına zulmetmek böyle oluyor işte. Lütfen bunu görün ve anlayın hocam, dedim.
-Ben yine de sizin dediğiniz gibi söyleyemem dedi. Sonra;
-Boşanma erkeğin hakkıdır. O konuları da işleyeceğim dediniz. Öncelikle şunu sorayım. Toplumun yarısını oluşturan kadınlar, eğer camilerin de yarısını doldurabilseydi, o cümleyi kullanabilecek miydiniz? Sistematik olarak camilerden önce kadınlar uzaklaştırıldı. Ardından erkek egemen bir dille, camilerde erkekler kadınlara karşı kışkırtılır oldu. Aydın bir din önderi olarak, vaaz hocası olarak siz bari bunu yapmamalısınız, dedim. Sizin söyleminize göre Allah kadına boşanma hakkı vermediyse, o hakkı medeni kanun kadına verdiğine göre; medeni kanunu kabul edenler haşa Allah’tan daha adaletli olmuş oluyor!
-Nasıl konuşuyorsunuz siz öyle, nasıl öyle diyebilirsiniz? Hiç kimse Allah’tan daha adaletli olamaz. “Tövbe” deyin, dinden çıkarsınız yoksa dedi.
-Valla kusura bakmayın ama siz tövbe edin. Sizin söylemleriniz Allah’ı o konuma düşürmüş oluyor. Öyle “Allahtan adaletli kimse yoktur.” demekle bu iş olmuyor. O söylem slogandan öteye geçmiyor, dedim. Bak ben şimdi gidip, arabamdan altını çizerek, didik didik edip okuduğum Meal’imi getireceğim ve Allah’ın da kadına boşanma hakkını verdiğini size ispat edeceğim. Aksi zaten vicdanlara ve fıtrata aykırı dedim.
Gidip mealimi getirdim ve Nisa-130. Ayeti gösterdim. Bakın burada Yüce Allah “Eğer ayrılırlarsa! …” diyor. Eğer boşanma hakkı sadece erkekte olsaydı, Kur’an çift taraflı anlam içeren ifade kullanmazdı. Allah’ın adaletini kimin tartışmaya açtığını şimdi bir kez daha düşünün hocam dedim.
-Ama o konuda bi dünya hadis var hocam dedi. Alimlerin görüşleri var, binlerce yıldır uygulanan gelenek var. Onları yok sayamayız diye sözlerini bitirdi.
En nihayetinde beni hadis inkarcısı konumuna düşürmek istedi. Peygamberi yok sayan bir kişi konumuna indirgedi ve bu şekilde bir inançla, -Müslüman olunamayacağından- dem vurarak kibarca beni kendi dininden çıkarmış oldu! Sorun yoktu.
İşte bu, bizim hikayemiz. Bu kadar saf ve kabul ederseniz o kadar temiz!
Değişen hiçbir şey yok diyanet cephesinde. Toplumun önünden gitmek ve onları vahyin nuruyla aydınlatmak yerine, durumu idare etmek ve siyasete angaje olmak ana görevini benimsenmiş vaziyette tarikatların sözcülüğüne soyunmuş olarak tam gaz yola devam ediyorlar.
Hamdolsun gavur(!) diye lanse ettikleri insanların ürettiği teknolojiyi sonuna kadar kullanarak, onlardan daha fazla onlara benzemekte beis görmeyen zihniyet, yılbaşı kutlamalarının caiz olmayıp haram olduğunu, -kim kime benzerse ondan olacağı- uyarılarını yaparak yılbaşı kutlamalarından uzak durmamız halinde dört dörtlük Müslüman olacağımız gerçeğinin(!) çerçevesini çizdi. Artık bundan bir adım sonrası cennetten arsa…
Ejder 2 yıl önce
Hayati Yaman 2 yıl önce