16 Mart 1920 tarihinde Müttefik (İngiliz-Fransız) birlikleri tarafından
resmen işgâl edilen İstanbul’dan bir fotoğraf.
(Üstte)
GENEL
Geçmişi bilenler ondan ibret de alacaklarından bugünü iyi anlarlar, geleceğe dair de sağlıklı öngörülerde bulunurlar. 104 yıl önce 16 Mart 1920 tarihinde Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul, İtilaf Devletleri tarafından işgâl edilmişti. Bugünkü makalemin konusu bu olacak.
MÜTÂREKE…
30 Ekim 1918 tarihinde, İtilaf Devletleri adına İngilizlerin Akdeniz Donanmasının Komutanı Amiral Arthur Gaugh Calthorpe ile Bahriye Nâzırı Miralay (Albay) Hüseyin Rauf (Orbay) Bey başkanlığındaki Osmanlı heyeti (Reşat Hikmet ve Sadullah Beyler) arasında Limni Adası’nın Mondros Limanı’nda Agamemnon Zırhlısı’nda imzalanan Mütâreke Osmanlı Devleti’nin tam anlamıyla teslim olmasıydı.
Mustafa Kemâl Paşa, Mütâreke şartlarını öğrenince, Osmanlı Devleti’nin sadece kayıtsız şartsız kendini düşmana teslim etmekle kalmadığını, hatta memleketin istilâsında düşmana yardım ettiğini ileri sürdü. Nitekim Mütâreke’yi takiben yaşanan talihsiz gelişmeler de Mustafa Kemâl Paşa’yı haklı çıkaracaktır.
HÜKÛMET DEĞİŞİKLİĞİ…
Mütâreke’nin imzalanmasını takiben 2/3 Kasım 1914 gecesi İttihat ve Terakkî’nin (İvT) ileri gelenleri olan sâbık Sadrazam Talat Paşa, Sâbık Başkumandan Vekili Enver Paşa ve Sâbık Bahriye Nazırı Cemal Paşa ile Dr. Nâzım ve Dr. Bahaeddin Şakir’in Almanların Lorely adlı elçilik vapuruyla Odesa (Rusya)’ya kaçmalarına göz yumduğu ileri sürülen Ahmet İzzet Paşa Hükûmetine gerek muhâlefet, gerekse de Padişah sert tepki göstermişti. Meclisteki İttihat ve Terakkî Cemiyeti (İvTC) mebusları da kaçan liderlerinin aleyhlerine dönmüşler ve sorumluların adâlete hesap vermesini istiyorlardı. Fethi (Okyar) Bey, Mehmet Cavit Bey ve Şeyhülislam bu hücumların boy hedefiydi. Padişah Vahideddin, Mütâreke görüşmeleri delege seçilirken iradesine karşı gelenleri affetmemişti. Önce istemediği kişilerin Kabineden çıkarılmasını talep etti. Birkaç gün sonra da Sadrazam Ahmet İzzet Paşa’yı görevden çekilmeye davet etti. Sadâreti ancak 25 gün süren Ahmet İzzet Paşa’nın 8 Kasım’da istifa etmesi üzerine 11 Kasım’da, eski bir sadrazam ve Londra büyükelçisi olan ve İngilizlerin teveccühünü kazanabileceği umulan Ahmet Tevfik Paşa başkanlığındaki yeni Hükûmet 18 Kasım’da Meclisten güvenoyu aldı.
FESHEDİLEN MECLİS…
İç politikanın dengesiz ve istikrarsız bir yörüngeye girdiğini hisseden Vahideddin yeni kabinenin kurulmasından üç gün sonra Mebûsan Meclisinde okunan fermanı ile İttihatçıların çoğunlukta olduğu Meclisi feshetti. İstanbul’da fiilî iktidar, artık Sarayın ve gâlip devletlerin temsilcilerinin elindeydi.
GAYRI RESMÎ İŞGÂL…
Müttefikler, Mütâreke’nin ardından Rusya’daki Bolşevik tehlikesine karşı tedbir gerekçesiyle gerçekte ise Osmanlı Devleti’nin parçalanması konusunda daha önce kendi aralarında yapılmış olan gizli anlaşmayı uygulamak maksadıyla 13 Kasım’da Yunan Averof zırhlısı da dâhil 55 adet kadar büyük savaş gemisinden oluşan bir donanmayla İstanbul’a gelerek Dolmabahçe önüne demir attılar ve aynı gün karaya asker çıkarmaya başladılar. Böylece İstanbul’da (gayrı resmî) işgâl ya da Mütâreke Dönemi denen dört yıllık acı günler başladı
YEEREL DİRENİŞ ÖRGÜTLERİ İLE KOORDİNE…
Mütâreke’den sonra önce İstanbul’da, sonrasında da Anadolu’da önemli siyasal gelişmeler olmuştur. Üyelerinin çoğu Mütâreke sonrasında dağılan İvTC üyelerinden oluşan yerel gruplar, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti (MHC) adı altında, millî bağımsızlığı kurtarmak amacıyla örgütlenmişlerdi. Mustafa Kemâl Paşa, 19 Mayıs 1919 tarihinde Anadolu’ya geçmeden önce, bu grupların bazılarıyla ilişki kurmuş, bunların ileri gelenleriyle izlenecek hareket tarzını görüşmüştü. Öte yandan Anadolu’da bulunan Erzurum’da bulunan 15. Kolordu(nun) Komutanı Kazım Karabekir Paşa ile Kırşehir’de (ve sonrasında da Ankara’ya intikâl eden) 20. Kolordu(nun) Komutanı Ali Fuat (Cebesoy) Paşa yardım vaat etmişlerdi.
HARBİYE NEZÂRETİNDEKİLER İLE KOORDİNE…
İlaveten, Mustafa Kemâl Paşa’nın İstanbul’da Harbiye Nezâretinde (Savaş Bakanlığında) görev yapmakta olan yakın arkadaşı Miralay (Albay) İsmet (İnönü) Bey ile Fevzi (Çakmak) Paşa da hükûmet merkezindeki durum hakkında kendisini düzenli olarak bilgili kılıyorlardı.
SAMSUN’A ÇIKIŞ…
Mütâreke sonrasında adeta kalmayan devlet otoritesi nedeniyle bölgede bağımsız bir devleti kurma hevesleri daha da artan Karadeniz Bölgesindeki Rumların bölgede çıkardıkları karışıklığa son vermek ve böylece İngiltere’nin (Mondros Mütârekesi’nin 7. maddesine dayanarak) bölgeyi işgâl etmesini önlemek üzere (kısa bir süre sonra ismi 3. Ordu Müfettişliğine dönüştürülecek olan) 9. Ordunun Müfettişi olarak geniş yetkilerle bölgeye görevlendirilen Mustafa Kemâl Paşa, İzmir’in Yunanlılar tarafından 15 Mayıs 1919 tarihinde işgâlinin ertesi günü, maiyetiyle birlikte İstanbul’dan ayrılıp 19 Mayıs’ta Samsun’a vâsıl oldu.
YENİ BİR DÖNEM VE ANLAMI…
Mustafa Kemâl Paşa’nın Samsun’a gelmesi, Türk siyasî hayatında yeni bir devrin başlangıcının işaretidir. Bu tarihten itibaren ülke adeta iki parçaya bölünmüş; bir tarafta devletin ve müesses (kurulu) düzenin varlığını idâme ettirmek için her türlü zillete katlanarak Müttefiklerle işbirliği hâlinde olan İstanbul Yönetimi, diğer tarafta da ülkenin toprak bütünlüğünü ve millî bağımsızlığı korumak maksadıyla Anadolu’da mücâdeleye başlayan Mustafa Kemâl Paşa ve onun etrafında toplananlar yer almıştır.
BİR MİLLÎ STRATEJİ BELGESİ…
Samsun’da bir süre kalan Mustafa Kemâl Paşa 12 Haziran’da Havza yoluyla Amasya’ya geçer ve orada Bahriye eski Nâzırı Rauf (Orbay) Bey, Ankara’da konuşlu 20. Kolordu Kumandanı Ali Fuat Paşa ve Sivas’ta konuşlu 3. Kolordu Kumandanı Miralay Refet (Bele) Bey ile buluşup onlarla toplantılar yaptı. Görüşmeler sonunda, Mustafa Kemâl Paşa’nın önceden hazırladığı prensipleri kapsayan bir metin üzerinde anlaşma sağlanır. Toplantılara iştirak edemeyen Konya’da konuşlu 2. Ordunun Müfettişi olan Mersinli Cemal Paşa ve Erzurum’da konuşlu 15. Kolordunun Komutanı olan Kazım Karabekir Paşa’nın da görüşleri alındıktan sonra bazı düzeltmelere uğrayan metin, 21/22 Haziran gecesindeki son toplantıda kesin şeklini alır. Millî Mücâdele için bir strateji belgesi niteliğinde olan ve Amasya Kararları/Tamimi/Genelgesi olarak bilinen bu kararlar, 22 Haziran 1919 tarihinde ülke sathındaki askerî ve mülkî erkâna telgrafla bildirilir.
MİLLÎ MÜCÂDELEDE HEYET-İ TEMSİLİYE DÖNEMİ…
Amasya’dan sonra, Rauf Bey ile birlikte, Sivas ve Erzincan üzerinden Erzurum’a giden ve İngilizlerin İstanbul Hükûmeti nezdindeki baskısı sonucu 8/9 Temmuz 1919 gecesi askerlikten ayrılmak zorunda kalan Mustafa Kemâl Paşa, Doğu Vilayetlerini de içine alan genişletilmiş bir Ermenistan tehdidine karşı yapılan ve 24 Temmuz 1919 tarihinde de Erzurum’da toplanan Doğu vilayetleri temsilcilerinin kongresine katılır ve kongreye başkan olur. Onun ustaca yönetimi sâyesinde, Erzurum Kongresinin 7 Ağustos 1919 tarihinde yayımlanan beyannâmesi Amasya Kararları’na uygun olarak hazırlanır. Erzurum Kongresinin aldığı en önemli karar, daha sonra Misak-ı Millî olarak tanınacak olan demecin ilk nüshasını hazırlamış olmasıdır. O tarihte Erzurum’da bulunan Mütâreke denetim subayı İngiliz Yarbay Rawlinson, rüzgârın hangi yönden esmekte olduğunu fark edip, Türk milliyetçilerinin gelecekte büyük bir İslam Cumhuriyeti kurma ihtimâli olduğunu Londra’ya bildirmişti.
PARİS’TE AŞAĞILANMA VE KOVULMA…
6 Haziran 1919 tarihinde Paris Konferansına katılmak üzere Fransa’ya giden Damat Ferit Paşa başkanlığındaki Osmanlı Heyetine yapılan muamele, tüm millî duyguları ayaklar altında alırcasına ve emsâli görülmemiş bir şiddette olur. Damat Ferit Paşa Paris’teki müzâkereler esnasında Fransa Başbakanı Clemenceau ve İngiltere Başbakanı Lloyd George tarafından da aşağılanmaya mâruz kalır. Osmanlı temsilcilerinin, Clemenceau tarafından Fransa’da istenmeyen kişi ilan edilmesi üzerine 4 Temmuz 1919 tarihinde Osmanlı Heyeti Paris’ten ayrılır. Damat Ferit Paşa ve heyet üyelerinin Fransa’dan kovulması İstanbul’da çok kötü bir hava yaratır.
SİVAS’TA MİLLÎ BİR KONGRE…
Erzurum Kongresini tâkiben çeşitli vilâyet temsilcilerinin katılımıyla 4-11 Eylül 1919 tarihlerinde gerçekleşen Sivas Kongresinde, Erzurum’da alınan kararlar, burada da aynen kabul edilir. Sivas Kongresinin önemi, Erzurum’da sadece Anadolu’nun Kuzey ve Doğu Bölgeleri temsilcileri tarafından alınan kararların vatanın tamamı için hukuken geçerli hâle getirilmiş olmasıdır. Öte yandan Mütâreke’den sonra kurulmuş dernekler Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti (AvRMHC) adıyla birleştirilir. Bu kongrede de başkanlığına Mustafa Kemâl’in seçildiği Heyet-i Temsiliye artık millî direniş hareketinin yürütme organı hâline gelir.
AMİRAL JOHN DE ROBECK’İN RAPORU…,
Sivas Kongresinden sonra Millî Mücâdele hareketi, Anadolu’da daha bir güç kazanmıştır. Milliyetçiler artık İstanbul Hükûmetini dinlememektedir. İngiliz Amirali John de Robeck, 19 Eylül 1919 tarihinde Lord Curzon’a gönderdiği raporda, Türkiye’deki gelişmelerin bir cumhuriyete doğru yönelmiş olduğunu açıklar.
İSTANBUL’DA HÜKÛMET DEĞİŞİKLİĞİ…
18 Eylül'de Mustafa Kemâl, Paris'teki Müttefikler Yüksek Konseyi'ne, Damat Ferit Paşa başkanlığındaki heyetin halkın iradesini temsil etmediğini bildirerek, Anadolu’daki işgâlleri protesto eder. Paris Barış Konferansı’nda yaşanan başarısızlık, pahalılık ve yoksulluk ile Anadolu’dan sağlanan vergi gelirlerinin artık İstanbul’a gönderilmesinin Kuvâ-yı Milliye yanlıları tarafından engellenmesi sonucu Damat Ferit Paşa Hükûmeti itibarını ve otoritesini kaybeder. Mustafa Kemâl’in Heyet-i Temsiliye Başkanı olarak, milletin Kabineyi istemediğini belirten ve Padişaha iletilmek üzere gönderdiği telgrafın Padişaha aktarılmaması üzerine İstanbul’da meşru bir Hükûmet kuruluncaya kadar Anadolu ile İstanbul arasındaki haberleşmeyi keser. Mustafa Kemâl’in koyduğu bu tavır sonucu Damat Ferit Paşa Hükûmeti 2 Ekim 1919 tarihinde istifa eder. Böylece Kuvâ-yı Milliye politik bir zafer kazanır.
BATILI DEVLETLERİN ANADOLU’YA ARTAN İLGİSİ…
Batılı Devletler de Anadolu’ya giderek artan bir ilgi duymaya başlarlar. Fransa’dan Georges Picot ve ABD’den de General Harbord, Sivas’ta Heyet-i Temsiliye Başkanı Mustafa Kemâl ile görüşürler. İngilizler ise bir yandan Anadolu’ya karşı politik kampanyayı yoğunlaştırırken, diğer yandan da sessizce Anadolu’dan askerî kuvvet çekerler.
YENİ KABİNE…
Yeni kabine 3 Ekim 1919 tarihinde (bir anlamda Senato da addedilebilecek) Âyan Meclisi üyelerinden Ali Rıza Paşa tarafından kurulur. Heyet-i Temsiliye Başkanı Mustafa Kemâl aynı gün yeni Sadrazama çektiği telgrafta, Hükûmet, Erzurum ve Sivas Kongrelerinin amaçlarına uyduğu takdirde, Kuvâ-yı Milliye’nin, Hükûmete yardımcı olacağını belirtir.
İSTANBUL İLE ANADOLU ARASINDA UZLAŞMA ÇABALARI…
Padişah ve Sadrazam, İstanbul’daki yönetimin meşruluğu üzerindeki tartışmaları durdurmak ve gerginliği azaltmak için Mebûsan Meclisini tekrar toplamaya ve Kuva-yı Milliye ile tekrar diyalog başlatmaya karar verdiler. Bu çerçevede, İstanbul Hükûmeti tarafından Bahriye Nâzırı Salih Hulusi Hulusi Paşa, Temsil Heyeti ile görüşmeye memur edilir. Görüşme yeri, Amasya idi. İstanbul Hükûmeti böylece politik bir kuruluş olarak Temsil Heyeti’nin varlığını tanımış olur. 20-22 Ekim 1919 tarihlerinde gerçekleşen Amasya Görüşmeleri, Sivas Kongresinde kabul edilen kararlar üzerinde yapılır ve beş protokol üzerinde anlaşmaya varılır. Görüşülen ve mutâbık kalınan en önemli konu yeni Meclisin Ankara’da toplanmasıydı. Salih Hulusi Paşa İstanbul’a döndüğünden Hükûmetin de Padişahın da böyle bir çözüme karşı oldukları ortaya çıkar. Onlara göre Meclisin İstanbul dışında toplanması, Meclisin, Hükûmetle ilişkilerini çok zorlaştırabileceği gibi, bu durum Osmanlı’nın İstanbul’u terk etmeye hazır olduğu izlenimini de verebilirdi. Böyle bir zorluk ortaya çıkınca, Mustafa Kemâl, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti (AvRMHC) bünyesinde genişletilmiş bir Temsil Heyeti toplantısı düzenler. 16-29 Kasım 1919 tarihlerinde Sivas’ta gerçekleştirilen toplantıya AvRMHC adına Heyet-i Temsiliye Başkanı Mustafa Kemâl ile 3., 12., 15. ve 20. Kolordu Komutanları katılırlar. Herhâlde bu nedenle, bu toplantı Nutuk’ta Gazi Mustafa Kemâl Paşa tarafından Kumandanlar Toplantısı olarak ifade edilir. Toplantı sonunda, sakıncalarına ve tehlikelerine rağmen Mebûsan Meclisinin İstanbul’da açılması, milletvekillerinin İstanbul’a gitmeden önce Trabzon, Samsun, İnebolu, Eskişehir ve Edirne gibi şehirlerde toplanmaları sağlanarak durum hakkında bilgili kılınmaları kararlaştırılır.
YENİLENEN SEÇİMLER…
Ali Rıza Paşa Hükûmeti, Meclis-i Mebûsan seçimlerinin 7 Kasım 1919 tarihinde yapılmasını kararlaştırır. Seçimler iki dereceli olduğundan uzun sürer ve hemen hemen tüm seçim bölgelerinde tamamen AvRMHC’nin egemenliği altında cereyan eder. Gayrı Müslimler ile Hürriyet ve İtilaf Fırkası (HvİF) bu seçimi boykot eder. Seçimlerde ağırlıklı olarak AvRMHC tarafından desteklenen kişiler seçilirler.
HEYET-İ TEMSİLİYE’NİN ANKARA’YA İNTİKÂLİ…
Heyet-i Temsiliye Başkanı Mustafa Kemâl’in 17 Aralık 1919 tarihinde seçilen mebuslara gönderdiği tâlimatta, Mecliste aynı amacı gerçekleştirecek güçlü ve kararlı bir grubun oluşturulması için mebusların Temsil Heyeti ile görüşmesi, Temsil Heyeti’nin bir süre sonra İstanbul’a yakın bir yere taşınacağı bildirilir. Mebuslara İstanbul’a gitmeden önce Ankara’ya gelmeleri ve görüşmelerin orada yapılacağı bildirilir. Sivas’tan karargâhı ile birlikte ayrılan Heyet-i Temsiliye Başkanı Mustafa Kemâl 7 Aralık 1919 tarihinde Ankara’ya gelir. 3 Ocak 1920 tarihinden itibaren mebusların bir kısmı, küçük gruplar halinde Ankara’ya uğrayıp Mustafa Kemâl ile görüşürler.
SON OSMANLI MEBÛSAN MECLİSİ…
Mebûsan Meclisi 12 Ocak 1920 tarihinde İstanbul’da açılır. Ancak Heyet-i Temsiliye Başkanı Mustafa Kemâl tarafından arzu edilen şeylerin bir kısmı bu Mecliste gerçekleşemez. İstanbul’daki durumun hassasiyet arz etmesi nedeniyle ne Mustafa Kemâl, Meclis başkanlığına seçilebilir, ne de Mecliste Müdafaa-i Hukuk Grubu kurulabilir. Mebuslar, Müdafaa-i Hukuk Grubu gibi doğrudan Anadolu Hareketini çağrıştıran iddialı bir isim altında bir araya gelmeyi İstanbul’un o günkü durumunda tehlikeli bulurlar ve bunun yerine Felah-ı Vatan Grubu ismini uygun görürler. Bu grup 7 Şubat 1920 tarihinde 80 kadar mebusla kurulmuş, daha sonra da bu grubun başkanlığına Celâleddin Arif Bey seçilmiştir.
İŞGÂLCİLERİN BASKISI…
Müttefikler, Kabinenin bazı üyelerinin milliyetçi eğilimlere sahip olması nedeniyle, Ali Rıza Paşa Hükûmetinden memnun değillerdi. Kabinedeki milliyetçi eğilimlere sahip üyelerin başında Harbiye Nâzırı Mersinli Cemal Paşa gelmekteydi. Bunun sonucu olarak, üç Müttefik Yüksek Komiseri adına Fransız Yüksek Komiserliği tarafından Sadrazam Ali Rıza Paşa'ya 20 Ocak 1920 tarihinde verilen bir nota ile, Harbiye Nâzırı Cemal Paşa ve Gnkur.Bşk. Cevat Paşa'nın istifası istenir. Ali Rıza Paşa, Kabinesiyle topluca çekilmektense, bu notayı kabul etmeyi uygun gördür ve ertesi gün bahse konu iki paşanın istifası Yüksek Komiserlere bildirilir.
RESTLEŞME…
Ali Rıza Paşa Kabinesinin Müttefik ültimatomuna boyun eğmesi, Heyet-i Temsiliye Başkanı Mustafa Kemâl ’i son derece sinirlendirir. Ayrıca, Ali Rıza Paşa'nın, 14 Şubat 1920 tarihinde yayımladığı bildiriyle, millî iradenin temsil edildiği makamın Mebûsan Meclisi olduğunu belirterek, Ankara'yı geçersiz sayması üzerine, Mustafa Kemâl, AvRMHC Temsil Heyeti adına 22 Şubat 1920 tarihinde yayınladığı bir genelgeyle Milletin varlığı ve devamı esasına dayanan millî teşkilâtın, vatanın her köşesinde geniş çapta ve yaygın bir şekilde kökleşmesine eskisi gibi devam edilmesi hususunu tüm Müdafaa-i Hukuk teşkilatlarından bir kere daha önemle rica eder.
MİSAK-I MİLLÎ’NİN KABULÜ…
Özellikle Heyet-i Temsiliye Başkanı Mustafa Kemâl ’in tâlimat ve telkinleriyle Mebûsan Meclisinde kuvvetli bir milliyetçi hava ortaya çıktığı gibi, esasları Ankara'da tespit edilmiş olan Misak-ı Millî'yi de bu Meclis kabul edecektir.
28 Ocak 1920 tarihli gizli oturumda Misak-i Millî’yi kabul eden Mebûsan Meclisi, 17 Şubat 1920 tarihinde de bu kararını kamuoyuna açıklar. Altı maddelik belgenin esasları Genelgesi’ne dayandığı gibi, Erzurum ve Sivas Kongrelerinin yayınladıkları beyannâmelerde kayıtlı ayrıntıları da içerir.
MİSAK-I MİLLÎ’YE TEPKİLER…
Misak-ı Millî’nin kabulü ve ilânı, İstanbul’u yarı işgâl altında tutan İtilâf Devletleri’ni huzursuz etmiş ve çeşitli tepkiler göstermelerine sebep olmuştur. Osmanlı Devleti’nin parçalanmasından beklediği payı alamamış olan İtalyanlar, Misak-ı Millî’yi bütün dünyaya duyurur. Yunanistan’ın bu kararı protesto etmesi İngilizleri harekete geçirmiş, Lloyd George ve Clemanceau, Wilson’un da onayını alarak Osmanlı coğrafyasında işgâllere devam edilmesine karar vermişlerdir.
ACZİYETİ DAHA DA ARTAN İSTANBUL…
Mustafa Kemâl önderliğindeki Heyet-i Temsiliye’nin Anadolu’da etkisi ve gücü her gün biraz daha artarken, bununla ters orantılı olarak, 9 Şubat 1920 tarihinde Mebûsan Meclisinden güvenoyu alan Ali Rıza Paşa Kabinesi (İstanbul Hükûmeti)'nin aczi de her gün biraz daha belirgin hâle geliyordu. Oysa 18 Ocak 1919 tarihinde toplanan Paris Barış Konferansı’nda yapılmakta olan görüşmelerde Müttefikler ile Osmanlı İmparatorluğu arasında imzalanacak olan barış antlaşmasının hüküm ve şartları her gün biraz daha belirginleşiyor ve bu antlaşmanın uygulanması sorunu ortaya çıkmaya başlıyordu. Müttefikler, Paris’te Konferansında hazırlanmakta olan barış antlaşmasını İstanbul Hükûmetine imza ettirmeye hazırlanırken, bu hükûmet giderek güç kaybediyor, buna karşılık, bu antlaşmayı kabul etmeyeceği belli olan Millî Mücâdele hareketi ise, bir yandan gücünü arttırırken, bir yandan da İstanbul Hükûmeti üzerindeki etkisini arttırıyordu.
İSTİFA…
Ali Rıza Paşa Hükûmeti, Müttefikler ile Kuva-yı Milliye arasında sıkışmıştı. Müttefikler Anadolu’daki Millî Hareketin faaliyetlerinin sorumluluğunu da Ali Rıza Paşa Kabinesinin sırtına yüklüyorlardı. Yunanlıların ileri harekâta başlayarak Çerkes Ethem’in tuttuğu cephe ile Demirci Mehmet Efe’nin tuttuğu cephe arasındaki bölgeye taarruzla Ödemiş’teki Gölcük Yaylası’nı ve Bozdağ’ı işgâl etmeleri, Kuvâ-yı Milliye hareketini önlemeye çalışan ve böylelikle ülkeyi işgâllerden kurtaracağını sanan İstanbul Hükûmetini, içinden çıkılması imkânsız çok zor bir duruma sokar ve Sadrazam Ali Rıza Paşa 3 Mart 1920 tarihinde istifa eder.
PADİŞAH NEZDİNDEKİ TALEPLER VE YENİ HÜKÛMET…
Aynı gün Mebusan Meclisindeki Felah-ı Vatan Grubunun başkanları ile Meclis Başkan Vekilleri saraya giderek Kuvâ-yı Milliye’nin kabul edebileceği bir hükûmetin kurulmasını isterler.
Heyet-i Temsiliye Başkanı Mustafa Kemâl’in 4 Mart 1920 tarihinde, bu konu için Padişaha çektiği telgraf gerçekten önemlidir. Mustafa Kemâl, bahse konu telgrafta; milletin güvenine sahip bir hükûmetin kurulması gerektiğini belirtirken, Ali Rıza Paşa'nın istifa sebebi olarak da İtilâf Devletleri'nin bağımsızlığa ve millî haysiyete dokunan saldırılarına ve Mütâreke hükümlerine uymayan müdâhalelerine ve davranışlarına daha fazla dayanamamış olmasını göstermekteydi. Yeni hükûmeti, 8 Mart 1920 tarihinde eski Bahriye Nâzırı Salih Hulusi Paşa kurar ve Sultan Vahideddin tarafından da onaylanır.
İSTANBUL’UN İŞGÂLİ…
Yeni hükûmetin kurulmasından kısa bir süre sonra Misak-ı Millî’den rahatsız olan İngilizler tarafından 16 Mart 1920 tarihinde İstanbul resmen işgâl edilir. Şehzâdebaşı Karakolu basılarak uyuyan 61 askerin üzerine ateş açılması sonucu beş asker şehit olur. Eski Harbiye Nâzırı Mersinli Cemal Paşa giyinmesine bile fırsat verilmeden evinden alınırken Yeni Harbiye Nâzırı Fevzi (Çakmak) Paşa’nın makam odasına giren İngiliz askerleri Paşa’nın göğsüne süngü dayarlar.
MALTA’YA SÜRGÜNLER…
İngilizler tarafından, İstanbul’un işgâlini müteakip uygulamaya konulan bir diğer faaliyet de daha önceden de örnekleri görülen, önde gelen Kuvâ-yı Milliyecileri ve onlara taraftar ve yardımcı olduklarına inandıkları kişileri tutuklamak ve Malta’ya sürmek olmuştur. Bu çerçevede, aralarında eski Harbiye Nâzır Mersinli Cemal Paşa ile eski Bahriye Nâzırı Rauf Bey de dâhil olmak üzere 14 mebusun da bulunduğu 150 kadar Türk devlet adamı ve aydını tutuklanarak Malta’ya sürülür.
MECLİS’İN, ÇALIŞMALARINI SÜRESİZ DURDURMA KARARI…
Son Osmanlı Mebûsan Meclisi 18 Mart 1920 tarihinde İstanbul’da son toplantısını yapar. Üyelerinden bazılarının zor kullanılarak tutuklanması nedeniyle, mebusların, görevlerini serbestçe yerine getirme imkânı kalmadığına ilişkin bir protesto kararını oybirliğiyle kabul ettikten sonra Meclis çalışmalarını süresiz olarak durdurma kararı verir; bir daha da toplanmaz.
İstanbul’un işgâli, Meclisin dağılması, millî mukâvemet ile irtibatlı olduğu sanılan şahısların tutuklanmaları ve sonra da ülke dışına sürgüne götürülerek hapsedilmeleri Türk istiklâline vurulan son bir darbe olur.
SONRASI VE SONUÇ…
İstanbul’un işgâli üzerine her ne kadar İstanbul’da milleti temsil eden artık bir otorite kalmamış ise de sonrasında Ankara’da TBMM’nin açılması ve bunu takip eden önemli askerî ve siyasî gelişmeler Şanlı Millî Mücâdele’nin zaferle taçlanması, bu başarının siyasî sonucu olan Lozan Barış Antlaşması ve Cumhuriyet’in ilanına dek gidecek olan diğer gelişmeleri mümkün kılmıştır. Onlar da zaman içinde diğer kimi yazılarımızın konusu olacaktır.
© 2024. Bu makalenin / yazının içeriğinin telif hakları yazarına ait olup, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereği kaynak gösterilerek yapılacak kısa alıntılar ve yararlanma dışında, hiçbir şekilde önceden izin alınmaksızın kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz.
KAYNAKLAR
Akbıyık, Yaşar; “Atatürk’ün Hayatı”, Türkler, C. 16, C. 16, 7. Baskı, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002.
Akçakayalıoğlu, Cihat; Komutan, İnkılâpçı ve Devlet Adamı Yönleriyle Atatürk, Gnkur. Bsmv., Ankara 1998.
Atay, Falih Rıfkı; Çankaya, Bateş Yayınları, İstanbul 1984.
Bayrak, M. Orhan; Kurtuluş Savaşı ve Atatürk, Kastaş Yayınları, 1. Baskı, İstanbul 1990.
İğdemir, Uluğ; Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi 1919-1918, 2. Baskı, TTK Basımevi, Ankara 1988.
Jaeschke, Gotthard; Türk Kurtuluş Savaşı Kronolojisi (30 Ekim 1918-11 Ekim 1922), TTK Bsmv., Ankara 1970.
Kinross, Lord; Atatürk Bir Milletin Doğuşu, 13. Basım, Akdeniz Yayıncılık, s. 159-160.
Kocatürk, Utkan; Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronolojisi 1918-1938, 2. Baskı, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1988.
Lewis, Bernard; Modern Türkiye’nin Doğuşu, (Çeviren: Metin Kıratlı), 2. Baskı, TTK Basımevi, Ankara 1984.
Özkan, Hülya; İstanbul Hükûmetleri ve Millî Mücadele Karşıtı Faaliyetleri (4 Mart 1919-16 Ekim 1920), Gnkur.Bsmv., Ankara 1994.
Paksoy, İrfan; “Hânedandan Millete Geçen Egemenlik”, 22.04.2022, https://www.dibace.net/irfan-paksoy/hanedandan-millete-gecen-egemenlik/, Erişim Tarihi: 14.03.2024.
Paksoy, İrfan; “Gazi Meclis 100 Yaşında”, 23.03.2020, https://www.dibace.net/uncategorized/gazi-meclis-100-yasinda/, Erişim Tarihi: 14.03.2024.
Tansel, Selahattin; Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, C. I, Millî Eğitim Bsmv., Ankara 1990.