Uyku, uyuma, uyutma vs uykunun bilumum türevleri sevap ve ibadet memleketimde! Yeter ki düşünme, sorgulama, hesap sorma, delil isteme!
Hele şimdi bir de aylardan Ramazan ki din adamlarının, pardon din baronlarının panayır stantlarına uğradığın anda -oruçlunun uykusu da ibadettir- diye mışıl mışıl, tatlı mı tatlı uykular zerk ediliyordur damarlarına…
“Nerden çıktı hocam bu da şimdi?” Demeyin. Oruçlunun uykusunun dahi ibadet olduğu, bir rivayete dayandırılarak Hz. Peygamberin ağzından dillendirildi mi? Hah işte, olay tamamdır. Sorgulama, soru sorma, yat aşağı uyumaya devam et. Ya Allah aşkına, iyi niyetli bile olsa, ‘Ramazan’ı ve Orucu övelim, insanların önemsemesine neden olalım’ derken; niye yalanınıza Peygamberi alet ediyorsunuz? Neden Peygamber adına yalan uyduruyorsunuz?
Bakın şimdi size bunun yalan ve uydurma olduğunu hemen ispat edeceğim. Öncelikle her Müslümanın mutabık olmak zorunda kaldığı, “Peygamberin sözü, Kur’an’a aykırı olamaz.” ilkesini baz alalım…
Bu çerçeveden hareketle, Zümer Suresi 42. Ayeti mealen bi okuyun Allah için… Orada ölen ve uykuda olan kişilerin ruhunu kendi katına aldığından söz eder Yüce Rabbimiz! Fakat rızkı kesilmemişse, uykudakilerin ruhunu ölüm onlara gelinceye kadar iade edeceğini açıkça beyan eder. Ne muhteşem bir izahtır ki öyle; Kur’an’a göre “Uyku hafif ölüm, ölüm ise derin uykudur.” Bizim yaygın anlayışla kıyamet dediğimiz, Kur’an’ın ise Son saat dediği zaman öncesinde ölen ile yüzyıllar öncesinden ölüp son saati bekleyenler eşit. Onlar derin uykudalar yeni ölenler ise uykuya henüz dalmış hafif ölümde olacaklar anlayacağınız. Ve Allah’ın adaletinde şaşma olmaz. Yasin Suresi 51 ve 52. Ayetler ışığında bu defa, Diriliş suru üflenince uykularından uyanacaklar, yeniden dirilip kıyama dikilecekleri açıklanır. Ayrıca Mü’minûn Suresi 112-114 arası Ayetlerde ise insanlara dünya hayatı ve diriliş arasındaki sürenin sorulması halinde çok kısa bir zaman dilimi olarak algılanacağının beyanı açıkça belirtilir.
Şimdi ispata yönelik sorular soralım ve sorgulayalım o halde:
-İbadet dinin gereği midir? Gereği ise diri için midir, ölü için mi?
-Ölünün ibadeti olur mu? Din ölü için midir, diri için mi?
-Kur’an’a göre uyku ölüm gibiyse uykuda ibadet olur mu? Uykuda din insanı mesul tutabilir mi, uykuda dini vecibe mümkün mü?
-Kur’an’a uygun olan “Uykuda kalem işlemez.” hadisi ne olacak o zaman?
-Eğer uyku ibadet ise Peygamberimiz hem Kur’an’la, hem de kendisiyle çelişen ne dediğini bilmeyen bir peygamber konumuna düşürülmüş olmuyor mu?
-Ayrıca uyurken, insanı insan yapan, irade ve istemli davranışlarını kontrol eden beynin frontal lopu da uykuda değil mi? Bilimsel açıdan da uyku ile ibadet eylemi çelişmiyor mu?
-Kişi uykuda olduğu için sorumluluk ortadan kalkmış ve hukuksal olarak cezai selahiyet gerektiren bir durum ortada yokken; ceza olmayan yerde ödül olmaması da gerekmez mi?
-Uykuda iken dinin kişiye ödül vermesi Allah’ın adaletini tartışmaya açmaz mı?
Yani gördüğünüz gibi son derece absürt ve içi boş ama cilalı sözlerle insanları uyutup duruyorlar maalesef. Üzülerek belirtmem gerekiyor ki; şahitlik etmek için Gökyüzüne doğru kalkmış işaret parmaklarımız olan ve Akif’in -şehadetleri dinin temeli- diye nitelediği ezanı haykıran minareler bugün, Müslümanları uyutmak için arasına hamak kurulmuş salıncak direkleri gibiler. Din baronları da habire ninni söyleyip duruyorlar…
Netice ülkemiz ve komple İslam coğrafyası da, Karl Marks’ın “Din afyondur.” teorisini ispat için çalışan açık hava laboratuvarına dönmüş durumdadır. Oysa biz uyanık olmalı, uyanık kalmalı ve birbirimizi uyanışa, davet etmeliydik. Uyutan ve uyuşturan din adamlarına zerre kadar itibar etmemeliydik. Hatta daha da mühimi din adamı bağımlısı olmaktan ziyade, dinimizin adamı olmaya namzet olmalıydık. Fakat o kadar beleş bir din sunumuna alıştırıldık ki, uyandırmaya çalışan hocalara itibar etmemeye başladık! Oysa biz, sürekli diri ve üreten, üretken bir millet olmalıydık. Bütün insanlığın lokomotifi olmalıydık…
Uyumak, uyuşturulmak değil fizyolojik bir ihtiyaç için bahşedilmiş kıymetli bir nimettir. Ama uyutulmak, kesinlikle uyuşturulmaktır! Dikkat edin doktorlar narkozla uyuturken de uyuşturur değil mi? Siz beyninizi uyutmak isteyenlere izin vermeyin ne olur! Çünkü sizi uyuşturacaklar demektir
Bakın Diyanet açısından ülkemizin son durumu hiç iyi olmadığı gibi içler acısı aynı zamanda! Oysa kuruluş umdeleri arasında doğru dini, Kur’an İslamı’nı öğretmek vardı. Din baronlarının hegemonyası altında ezilip sessizliğe mahkum edilmiş olan Kur’an’ın sesini yükseltmek ve yüceltmek için kurulmuş olmasına rağmen bugün o yapılara adeta teslim olmuş ve tarikatlar cemaatler tarafından kuşatılmış durumdadır. Kur’an’ı anlama yerine sürekli Arapça telaffuz, güzel kıraat, nameli ve kaideli okuyuş, güzel Kur’an okuma yarışmaları üzerinden yol almaktadır. Hele bir de siyasetin merkezinde yer alması, iyice kurumsal kimliğine zarar vermektedir.
Son yayınladığı genelge ile Diyanet, Cami ve Kur’an Kursu tabelalarından TC ibaresinin kaldırılmasını da emretmiştir. Ne oluyor, neler dönüyor anlayabilene aşk olsun!
Adem KURUN 3 yıl önce
Hayati Yaman 3 yıl önce