
Kadın ve erkek dediğimizde ilk akla gelen nedir? Kadın ve erkek deyince genellikle fiziksel farklılıklar, toplumsal roller, kişisel özellikler ve kültürel beklentiler akla gelir. Daha detaya inersek; tüm erkeklerin istediği iyi bir eş ve iyi bir anne, eşine, çocuklarına karşı sahibi…Hatta eski bir sözden dem vurursak “yuvayı yapan dişi kuştur” sözü burada hiç de fena olmaz. Kadın denince çoğunlukla zarafet, şefkat, annelik, duygusal hassasiyet gibi özellikler; erkek denince ise güçlü, lider, koruyucu, mantıklı gibi kavramlar öne çıkar. Ancak bu algılar, zamanla değişiyor ve toplumsal cinsiyetin daha geniş bir yelpazeye yayıldığı bir dönemde, herkesin kendine has kimliği ön plana çıkıyor. Bu tür kalıp yargılar, bireylerin farklılıklarını ve çeşitliliklerini göz ardı edebilir. Kadın ve erkek arasındaki ilişki, tarih boyunca kültürel, toplumsal, dini ve ekonomik faktörlere bağlı olarak önemli bir evrim geçirmiştir.
Avcı-Toplayıcı, Tarım devrimi, Antik Dönem, Feodal Toplum, Aydınlanma Dönemi, Sanayi Devrimi,20.yy derken “Modern Dönem “ dediğimiz günümüze ulaştık. Bu dönemde yaşayan kadın ya da erkeklere sorulduğunda , herkesin ya anlatacak bir şeyi yada kendini tanımlayacak cümleleri vardır. Aslında kadın erkek ilişkisi açısından baktığımızda, erkeklerin kadınlara bakış açılarının Üçe ayrıldığını gördüm. İlki ya çok genç yaşlar da tanışıp ilişkilerini sürdürüp evlenenler ya görücü usulü yöntemi ile evlenenler ki halen bu ülkemizde devam etmekte, bir de konar göçer yörük erkekler olduğunu gözlemledim. Ben konar göçer tabirini kullandım ama tabi bunu açıklamak gerekir. Nedir bu? Ne demek isteniyor bu cümlede?
Evet biraz muhteşem Türkçemizin sanatlarından “Hiciv Sanatı” nı kullanmak istedim.
KONAR GÖÇER ERKEKLER
Konar göçerlik; Göçebe bir hayat süren, bir yere sürekli yerleşmeyen, olarak geçer TDK’ daki anlamında. Bu genel tanımı özele indirgediğimizde günümüz şartlarındaki erkeklerin kadın, erkek ilişkisine bakış açısı ve ilintili olarak nasıl yaşadığı…Aslında bu durumu şahit olduğum ve sonrasında yaşanan duruma üzüldüğüm bir olayla aktarmak isterim.
Çok genç ve çok güzel bir kadın; Beline kadar uzun kahverengine çalan saçları, mavi gözleri ve bakaya kıyılamayacak bir güzelliği vardı. Ve bu kız iş arıyordu çünkü ailesi çok büyük bir kaza geçirmiş, hastanede yatıyorlar ama masraflar gün geçtikçe artıyordu. Ne yapıp ne edip iş bulup ailesine yardım etmeliydi. Tam bu sırada bir erkekle tanışıyor tesadüfen. Erkek çok güçlü, ciddi ve güven vererek konuşuyordu. Kıza; sana iş buluruz saat 20:30 da bir kahve içer bu durumu konuşur, ben senin için gerekli yerleri ararım diyerek, bir davette bulundu. E bizim kızın aklında kötülük yok ya gitti. Gitmez olaydım kelimesini en sonunda ağlayarak söyleyeceğini bilmeden…
O akşam kahve içtiler ve iş konuştular. Aslında konu konuyu öyle açtı ki birden erkeğin senden çok hoşlandım kelimesiyle dünya durdu sanki. Çünkü kız çok samimi iyi niyetli ve gerçekten güvenebileceğini sanmıştı.(Bunun çok büyük bir hata olduğunu anlayamamış bizim kız çünkü; saf…
O gece kız hayallerle uyumuş. Çünkü çok uzun bir zaman sonra çok güzel kelimeler kalmıştı hafızasında…
Sonra erkek tam bir hafta ortadan kaybolur ve hafta sonu kızı arar. Tabi kız hem üzgün hem mağrur telefonu açar. Yine baş döndürücü sözler ve buluşma teklifi. Tabi hayır diyemez bizim sağ kız. Erkek kızı öyle bir yere götürür ki, kızın ayakları yerden kesilir. Çünkü yaşamadığı şeylerdi ne yapsın inanmış. Kız iki gün sanki masal dünyasında bulutların üzerindeymiş, sonradan tepe üstü çakılacağını bilmeden….
Ve….. O iki günün sonunda erkek gideceği yere gider ama bin bir söz vererek…Kız günler geçmesine rağmen erkekten bir haber alamayınca “Acaba bir şey mi oldu” diyerek aramaya karar verir. Arar ama telefon açılmaz, mesaj atar dönülmez. Ve en nihayetinde bir kaç gün sonra “Dost kalalım” diyen bir mesaj alır. Ve işte o anda Balkabağına döndüğünü anlamıştır ama iş işten geçmiştir. Yıkılan duygular, kırılan güven, bulutların üzerinden yere çarpan bir beden…Bu ona ders olmuştur ama gözyaşları belli bir süre dinmeden….
Diyeceğim o ki; Bir heves uğruna harcanan duygular, kırılmış kalpler, gecenin bir yarısı bir erkeğin sevgilim dediği kadını arayıp saatlerce konuşup ona derdini anlatması ama kadın arayınca “uykumu mahvettin” demesi; Adalet mi?
Sinirlenince hakaretin dinine vurup en kıymetli değerlerini hiçe sayması, gözyaşlarına boğması ve ertesi gün hiçbir şey yokmuş gibi araması. Adalet mi?
Seven sorgulayamaz, seven kadın affedicidir ama erkeklerin bunu bir zayıf tarafmış gibi kullanması hiç te Adaletli değil.
Kur'ân'da kadınlarla ilgili hem müstakil sureler hem de pek çok âyetler vardır. “Her kadın, bir erkeğin ya annesidir ya kızıdır ya kardeşidir ya da hanımıdır. Bizler annelerimizi, ilâhî kudretin genişletilmiş bir rahmet kucağı, ailede saadet kaynağı, aile fertlerinin şefkat odağı olarak görürüz”
İlahi Kudret kadınlarla ilgili böyle iyiliği emrederken, erkeklerin kadınla la ilgili epey düşünmesi gerekiyor.
Aslında bu yazı çok uzar ama şimdilik böyle kalsın. Bu arada bizim modern Külkedisine ne mi oldu? Ağzından çıkan son sözler şuydu;
“İçi boşsa neye yarar bir ruh, bir suret ve tamamlayanları, çarpanları…öyle anlatacaksın ki; kim ne anladı? O zaman sende anlayacaksın içini…Boş mu? Dolu mu? İyilik, bilgi, ilim ve bilgelikle doldur ruhunu ki suretine güneş gibi yansısın…Unutulmamalı ki, sistem güneşin etrafındadır…