“Mustafa Kemâl gelip, geçmişinin şanlı hatıralarını yeniden yaşatırcasına önümüze yeni bir Asya modeli koyuncaya kadar,
Türkiye’ye ‘Avrupa’nın Hasta Adamı’ denirdi.
Bu model, Doğu ülkeleri için yeni bir hayat ümidi olmuştur.
Bu bakımdan [Mustafa] Kemâl’in getirdiği ruh,
en yüksek takdire lâyıktır.”
Rabindranath Tagore
GİRİŞ…
Önderliğinde yürütülen ve müstesnâ bir zaferle sonuçlanan Şanlı Millî Mücâdele’nin dirayetli lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu lideri Gazi Mustafa Kemâl Atatürk vefatının 86’ncı yıldönümünde Türkiye’de ve yurt dışındaki temsilciliklerde bir kez daha sevgi, saygı, özlem, şükran ve minnetle anılmaktadır. Bu müstesnâ tarihle ilgili olarak onun vefatının ardından yerli ve yabancı öne çıkan şahsiyetler tarafından ülke içinde ve ülke dışında öne onun hakkında iki makale bağlamında dile getirilmesi planlanan hususların bugün de ikinci ve son bölümü okuyucularla paylaşılmaktadır.
HAKKINDA SÖYLENENLER…
Fransız Profesör Maurice Baumant da ifadeleriyle Atatürk’ün müstesnâ tarihi rolüne şahitlik etmektedir:
“Osmanlı İmparatorluğu bir hayal gibi ortadan silinirken, millî bir Türk Devleti'nin kuruluşu, bu çağın en şaşırtıcı başarılarından birisidir. Mustafa Kemâl, yüce bir eser ortaya koymuştur. Atatürk' ün parlak başarısı bütün sömürgeler için bir örnek olmuştur.“
I. Dünya Savaş’ında İngiltere’nin önce Denizclik Bakanlı, sonra da Mühimmat Bakanlığı olarak görev yapan, II. Dünya Savaşı’nda da “İngiltere Başbakanı” olarak başarılı bir politik liderlik sergileyen Winston Churchill (1874-1965), Atatürk’ün vefatı sonrasında duygularını şu şekilde dile getirmiştir:
“Savaşta [I. Dünya Savaşı’nda] Türkiye' yi kurtaran, [bu] Savaştan sonra da [başarıyla yürüttüğü ve sonuçlandırdığı Millî Mücadele sonucu] Türk Milletini yeniden dirilten Atatürk' ün ölümü, sadece yurdu için değil, Avrupa için de büyük kayıptır. Her sınıf halkın O' nun ardından döktükleri içten gözyaşları bu büyük kahraman ve modern Türkiye'nin Ata'sına değer (layık) bir görünümden başka bir şey değildir”
İngiltere sömürgesi Hindistan’da yaşamış şair, filozof, ressam ve 1913 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Rabindranath Tagore (1861-1941) da Atatürk’ün vefatı üzerine kederli duygularını şu özlü ifadelerle dile getirmiştir:
“Mustafa Kemâl gelip, geçmişinin şanlı hatıralarını yeniden yaşatırcasına önümüze yeni bir Asya modeli koyuncaya kadar, Türkiye’ye ‘Avrupa’nın Hasta Adamı’ denirdi. Bu model, Doğu ülkeleri için yeni bir hayat ümidi olmuştur. Bu bakımdan [Mustafa] Kemâl’in getirdiği ruh, en yüksek takdire lâyıktır.”
Hindistan’ın bağımsızlık hareketinin siyasî öncüsü ve ruhanî liderî Mahatma Gandhi (1869-1948) de Atatürk hakkındaki duygularını şu şekilde dile getirir:
“Mustafa Kemâl, İngilizleri yeninceye kadar Tanrıyı da İngiliz zannederdim.”
Hindistan Millî Kongre Partisi Başkanı Subhas Chandra Bose (1897-1945), Atatürk’ün vefatı vesilesiyle coşku ve heyecanla şunları dile getirmişti:
“[Mustafa] Kemâl sadece Anadolu’da savaş meydanlarında değil, aynı zamanda millî kalkınma alanında da bir inkılapçıydı. Bu büyük hürriyet ve insanlık aşığı önünde saygıyla eğilmek bizim için kutsal bir görevdir.”
Hindistan İslam Birliği Partisi Başkanı ve sonradan da Pakistan’ın kurucu cumhurbaşkanı olan Muhammed Ali Cinnah (1876-1948), Atatürk’ün vefatı vesilesiyle şöyle demişti:
“Onun ölümü ile sadece İslam alemi değil bütün insanlık, dünyanın en büyük adamlarından birini kaybetmiştir.”
1919-1926 döneminde Afganistan Emiri, 1926-1929 döneminde de Afganistan Kralı olan Amanullah Han (1892-1960) da 1928 yılında ziyaretine geldiği Atatürk’ün, 1938 yılında ölümü üzerine duygularını şu şekilde ifade etmiştir:
“Büyük Atatürk'ün ölümünden dolayı teessürümüz o derece derin ve sonsuzdur ki, bunu ifade etmek için kelime bulamıyorum. Çünkü Atatürk sadece Türkiye'nin değil, bütün şarkın Ata'sı idi.”
Pakistanlı asker ve devlet adamı olan, 1958-1969 döneminde de bu ülkenin Pakistan’ın cumhurbaşkanlığını da yapmış olan Muhammed Eyüp Han’ın Atatürk hakkındaki ifadeleri ise oldukça dikkat çekicidir:
“[Mustafa] Kemal Atatürk, sadece bu yüzyılın en büyük adamlarından biri değildir. Biz Pakistan'da, O‘nu geçmiş bütün çağların en büyük adamlarından biri olarak görüyoruz. Askerî bir deha, doğuştan bir lider ve büyük bir yurtsever...”
ABD’nin 35’inci başkanı olan ve 1961-1963 döneminde başkanlık makamında bulunan John F: Kennedy (1917-1963), Atatürk’ün vefatının 25. Yıldönümü dolayısıyla şu açıklamayı yapar:
“[Mustafa] Kemâl Atatürk’ün ölümünün 25. Yıldönümünü anma törenine katılabilmekten şeref duymaktayım. Atatürk bu yüzyılın büyük insanlarından birinin tarihî başarılarını, Türk halkına ilham veren liderliğini, modern dünyanın ileri görüşlü anlayışını ve bir askerî lider olarak kudret ve yüksek cesâretini hatırlatmaktadır. Çöküntü hâlinde bulunan bir imparatorluktan bağımsız bir Türkiye’nin doğması, yeni Türkiye’nin özgürlük ve bağımsızlığını şerefli bir şekilde ilân ve o zamandan beri koruması, Atatürk‘ün ve Türk halkının işidir. Şüphesiz ki, Türkiye’de giriştiği derin ve geniş inkılâplar kadar bir kitlenin kendisine olan güvenini daha başarı ile gösteren bir örnek yoktur.” John F. Kennedy, 10 Kasım 1962
Uzmanlık alanları arasında Osmanlı İmparatorluğu, Balkanlar ve Orta Doğu tarihi bulunan ABD’li tarih profesörü Justin McCarthy’nin (d. 1945) Atatürk hakkındaki ifadeleri oldukça dikkat çekicidir:
‘‘Atatürk olmasaydı, Türk belki Özbekistan’da olurdu ama Trakya’da ve Anadolu’da kalmazdı. Yüz yılda tüm civar büyük coğrafyalardan sürülmüş ve katledilmiş Türklerin Konya Ovasından sürülmeleri ve atılmaları ne kadar sürerdi sanıyorsunuz? Atatürk olmasaydı ne Türk ne de Türkiye kalırdı. Mustafa Kemâl sadece ülkeyi kurtarmadı, Türk neslini de kurtardı!”
Moskova Devlet Uluslararası İlişkiler Üniversitesi öğretim üyesi Andrey Berzukov “Stratejik İstihbarat” derslerinde Atatürk’ün rehberliğini şu şekilde ifade etmektedir:
‘‘Atatürk, ufkun ötesine bakabiliyordu. O, stratejik öngörü konseptinin özüne yani ufkun ötesine bakabilme özelliği olan mükemmel bir beyne sahipti. En önemlisi yaşadığı şart ve tarihin ötesinde geleceği öngörerek ülkesine yeni bir vizyon biçmesi ve çökmüş devletini muhafaza etmesiydi. Türkler bu adama çok şey borçlu ve biz de ‘örnek devlet adamı’ olarak Onu işliyoruz.’’
“Tarihçilerin kutbu” addedilen Merhum Prof.Dr. Halil İnalcık (1915-2016) da Atatürk hakkında şu hususları dile getirmektedir:
“Mustafa Kemâl’in [Milli Mücâdele’deki] emperyalistlere karşı zaferi Batı’yı sarsıyordu. Avrupa’nın sömürge hâlinde getirdiği Hindistan ve Çin de bu kahramanın mücâdelesini günü gününe izliyordu.”
Hâlâ I. Dünya Savaşı’nın yaralarını sarmaya çalışan İngiliz halkı [Büyük Taarruz sonrası büyük bir hezimet yaşayan ve Anadolu'yu boşaltan], Yunanların yardımına gitmek ve Mustafa Kemâl'i durdurmak için asker olmayı kabul etmedi. Bunun üzerine İngiliz Hükümeti, I. Dünya Savaşında olduğu gibi Hintlilerden ve Hintli Müslümanlardan bir ordu kurup Mustafa Kemâl'i durdurmak istedi.
Fakat o zaman Mustafa Kemâl liderliğindeki Millî Mücâdele'yi heyecanla izlemekte olan Hintli Nehru ve Gandhi, İngiltere’ye, Hindistan'dan asker vermemek için ‘non cooperation’ [işbirliğine hayır] hareketini başlattılar. Eğer Gandi ve Nehru bu hareketi başlatmasalardı İngiltere, Mustafa Kemâl’i durdurmaya yeltenecekti. Bu durumda ise işler çok daha farklı olabilirdi.
Mustafa Kemâl, kendi vizyonuyla Asya’yı fethetmişti. Hindistan’ı bağımsızlığa götüren Gandi’nin kahramanı Mustafa Kemâl’di.
Çin o tarihte kapitülasyonlarla Batı’nın bir sömürgesi hâline geldi. Çin kapitülasyonları Batı’nın yüzüne atma cesaretini ancak Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra başardı. O günlerin gazetelerini okursanız göreceksiniz, Avrupa’nın sömürgesi hâlindeki Endonezya, Çin, Hindistan dâhil nice mazlum milletler emperyalizme karşı koymak ve bağımsızlık için Mustafa Kemâl’den cesaret aldılar.
Afganistan’da Amanullah Han, İran’da Şah Rıza Pehlevî ve daha niceleri Gazi Mustafa Kemâl’i örnek aldılar…”
SONUÇ…
Şanlı Millî Mücâdele’nin dirâyetli lideri ve Türkiye Cumhuriyeti’nin de kurucu lideri Gazi Mustafa Kemâl Atatürk’ü vefatının 86’ncı yıldönümünde de sevgi, saygı, şükran ve minnetle yâd ediyoruz.
© 2024. Bu makalenin / yazının içeriğinin telif hakları yazarına ait olup, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereği kaynak gösterilerek yapılacak kısa alıntılar ve yararlanma dışında, hiçbir şekilde önceden izin alınmaksızın kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz.