Orta

13-04-2022

Ortanca, Orta oyunu, orta yol kavramlarına da zihinlerinizde bir gönderme yaparak biz de ortayı bulalım ve okullar bazında eğitim sorunlarına değindiğimiz serinin Ortaokul bölümüne gelelim!

İlkokulda öğrencilerin dilindeki o çocukça örtmenim, artık essahtan öğretmenim olmuştur. Zira yavaş yavaş çocukluktan çıkıp ergen olmaya başlayan nesil, çocuksu davranışları bırakıp kendi cinsiyetinin olgun davranışlarını abartılı bir şekilde gösterme özentisine girmiş durumdadır. Fakat düzey, orta olduğu için kaçınılmaz bir problem daha vardır ki o da; artık her dersine farklı bir öğretmen girmeye başlamış ve öğrencilerde sınıf öğretmeniyle benimsenmiş ve onunla özdeşleşmiş olan öğretmenim kelimesi mahcubiyet yaşamaya başlamıştır. Gün içerisinde farklı öğretmenlerle dersler yapmaya başlayan çocuk, “Her gelene de öğretmenim denir mi canım?” içsesleriyle öğretmenim ile hocam arasına sıkışıp tost olmaya başlamıştır. Oysa her ikisi de çok kıymetli ve nadide hitaplar iken, bir dönem Perran Kutman’ın başrol oynadığı “Hayat Bilgisi” dizisiyle toplumsal dizayn gerçekleştirilmeye çalışılır ve dizide özellikle “hocam” diye hitap eden öğrenciler Perran Hoca’dan “Hoca camide, hoca camide!” diye azar yer, “öğretmen” vurgusu daha ön plana çıkarılmaya çalışılırdı.

 

Ortaokullu olan öğrencilerimiz, liseye gittiklerinde daha da parçalara ayrılacak olan fen ve sosyal branş derslerinin ağırlığını iyice hissetmeye başlamışlardır artık. Elbette her dönem pek çok öğrencinin canını yakan Matematik, pastadan en büyük payı yine götürüyordur. Türkçe, nasıl olsa kolay ve hallederiz mantığıyla yaklaşılan bir ders olarak görülürken, bir de bakmışlar ki; dilbilgisi, paragraf bilgisi ve anlama derken o da umdukları gibi onlara gülücük atmayan bir ders olabiliyordur! Resim, Müzik, Beden muhteşem üçlüsü dersin öğretmenleri, “Sınavda soru çıkmıyor diye bizi hiç takmıyorsunuz, dersimizi önemsemiyorsunuz!” kaprisi veya kendilerini değersiz hissetme duygusuna kapılmadıkça çoğunluktaki öğrencilerin en gözde dersleridir. Din Kültürü artık kendisinden soru da çıkan bir ders. Hem de dindar nesil yetiştireceğimiz için seçmeli pek çok kardeşi türetilmiş bir dersti artık. Nitelikli okullara gitmesi kesin gözüyle bakılacak çocuklara mihver dersler, diğerlerine seçmeli Din dersleri sunularak; ne hakim güç küstürülüyor, ne de idareyi maslahat sıkıntıya düşürülüyordur! Ta ki, öğretmenlerce ek ders muhabbetlerine düşülmedikçe…

 

Ortaokuldan itibaren eğitime nazaran öğretim öne çıkmaya başladığı için sınavda soru çıkacak olan mihver dersler iyi öğrenilmeliydi. Ama hepsinden önemlisi öğrenci, kitap okuma alışkanlığı edinmeliydi! Daha doğrusu ona alışkanlık da demek doğru değil! Kitap okumayı yaşam tarzı haline getirmeliydi demem gerekir. Çünkü her zaman ve her düzeyde öğrencilerimizin en büyük sorunu okuduğunu anlayamama sorunudur! Sınavlarda soruyu anlayana kadar bir hal olan çocuk, zamanı yetiştirememekten ve sınavdan sonra stresten uzak olarak soruyu okuduğunda çok rahat bir şekilde çözümlediğinden söz etmekteydi. Artık sayısal sorular dahi paragraf bilgisi içerdiği için anlama güçlüğü çeken öğrencilerin sayısal derslerde de soru çözemedikleri gözlenmektedir. Bu problemi aşmanın yegane yolu da kitap okumaktan geçmektedir. Hayat boyu okuma, ilke edinilmelidir.

 

Ülkemizin okuma oranı, kitap satış oranı yerlerde sürünürken, www.eura24.com olarak sitedeki bizim bu faaliyetlerimiz de o alanda sizlere hizmet üretmektir aynı zamanda… Hepsinden öte okumayı bir ibadet olarak görüyor, peşinden kalem ile yazmayı öğreten Rabbimize hamd ediyor ve okuduklarımızı, öğrendiklerimizi, gözlem ve tecrübelerimizi sizlere aktarıyoruz. Haydi gençler, minikler gelin bizimle yol alın. Size de yer var burada… 

 

Öğrenciler, ortaokul eğitimi sonunda adı ve uygulama şekli sıklıkla değişen ama mevcut durum itibariyle Liselere Giriş Sınavı (LGS) denilen bir sınava tabi tutulacaklardır. Günümüzde uygulanan LGS’ye her öğrencinin girme zorunluluğu yok. Fakat kim veya hangi aile çocuğu girmesin ister? Ama giren herkes istenen verimi ve başarıyı sağlayabilecek mi? Ne mümkün! Güdülenme eksiği olan, hedefi olmayan veya akademik başarısındaki düşük durum nedeniyle okulun başarısını da düşürecek gözüyle bakılan(!) o kadar öğrenci çok ki okullarda! Çünkü artık Anadolu Liseleri dahi sınavla öğrenci almıyor. Sadece “Nitelikli” unvanına sahip olan Fen liseleri, Sosyal Bilimler Liseleri ve bir de Proje okulları kapsamında olan İHL, diğer Meslek Liseleri vs sınavla öğrenci alıyor! Onların alacağı öğrenci sayısı da ortaokulda okuyan öğrencilerin can çatlasa % 10-15’lik mevcudunu kapsar.

Öğrencilerin çoğuna “Okul başarısını düşürecek gözüyle bakılıyor!” derken çoğunluk öğrenciye sınava girmesine gerek yok gözüyle bakılarak ortaya konulmuş olan bu sınav sistemindeki çarpık anlayışa dikkat çekmek istiyorum! Yoksa öğretmen bazlı ve okul kurumsal bakışı olarak düşünülmesi gereken bir durum değil! Yine bu tespitim, MEB kriterleriyle okul başarılarını değerlendirmedeki ölçütten kaynaklanan zorunlu bir sonuçtur. Peşinen onu belirtmeliyim…  

 

Millet olarak “yumurtanın sıkıştırdığı anda gıdaklamaya başlayan tavuk” gibi olan genel karakteristiğimiz haliyle çocuklarımıza yansıdığı için öğrencilerin kahir ekseriyeti sekizinci sınıfta sınav ciddiyeti ve sorumluluğunu alınmaya başlayacaktır. Bunun yanında bir kısım öğrenciler ise kulvara erken girmek için genellikle ailelerinin de etkisiyle özel ders, etüt merkezi, -her ne kadar dershaneler kapatılmış olsa da halkın dilinde- dershane vs ek öğretim hizmetleri ile tanışmaya başlamıştır artık. Amaç işte o, %10’luk dilimin içinde de kafaya oynamaktır…

 

Tabi burada hemen şunu da belirtmeliyim ki, az önce saydığım okul haricindeki ek hizmetleri satın alan her öğrenci yarışı önde tamamlayamadığı gibi, ek hizmet satın almayan her öğrenci de yarış dışında kalmıyor. Eğitimde hizmet satın alma durumu çoğunlukla öğrenci dışında ve aile tercihi olarak başlar ve devam eder. Ardından diğer öğrenciler, o arkadaşlarını görerek özenmeye başlar. Ve başarısız olarak görülen öğrenciler, başarısızlığına gerekçe olarak okul derslerinin yeterli gelmediğini söyler. Velilerinden özel ders talep etmeye başlar. Sistem o şekilde yaygınlaşır ve devam eder gider.

Buradaki risk de şudur: Öğrenci özel derse başlayınca, bu defa okuldaki dersleri komple askıya almakta ve -nasıl olsa özel dersle o işi halledeceğim- moduna girmektedir. O dengeyi ve ayarı çok iyi tutturmak gerekmektedir. Aksi halde lise boyunca özel ders koşuşturması hiç bitmeyecek demektir. Dengenin tutturulması için özel ders talep eden öğrenci velisine benim naçizane tavsiyem; “bir dersten komple ders aldırmaktansa, anlamadığı konuları tespit ederek o eksiklerini giderme yönünde bir takviye aldırma” şeklinde olacaktır. Aksi halde süreklilik arz edeceğini yinelemek isterim…

 

Özel okullarda okuyarak eğitimini tamamlayan öğrencilerin durumu apayrı bir şekilde değerlendirilebilir. Özel okullarda öğrenci, doğal olarak bir yandan da müşteri gibi görülmek zorunda ve “Müşteri memnuniyeti esastır.” ölçüsüyle hareket edilecektir. Öğrencinin ders notları da asla düşük olmayacaktır… Özellikle büyükşehirlerde, devlet okullarında çocuklarının daha kontrolsüz yetişeceğini düşünen, maddi durumu elverişli veliler özel okulları tercih etmektedir.

Ayrıca cemaat ve tarikatların her kademede kendi özel eğitim kurumları mevcuttur. Müntesipleri veya üyelerinin, ayrıca halka açık olmak zorunda olduğu için, kendilerinden olmayan ama eğitim kalitesini uygun bulan kimselerin çocuklarına eğitim hizmeti satın aldıkları dini yapılaşmaların okulları çok yaygındır. Bir dönem o alanın en gözdesi olan zamanın Fetullah hoca cemaati, şimdilerin fetösünden boşalmış olan o alan, hızlıca diğer gruplarca doldurulmuş durumdadır. Bir önceki Milli Eğitim Bakanımızın da Maya Okulları adıyla özel okulları olduğunu beyan ederek konuyu tamamlamak istiyorum.

 

Akademik açıdan ortaokulda çok başarılı gibi gözüken öğrenciler gerek LGS sonucuna göre, gerekse lise yaşamındaki notlarının neticesine göre ailesine şok üstüne şok yaşatabilecek durumla karşı karşıyadır aynı zamanda…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Adem KURUN
Adem KURUN 3 yıl önce
Ellerinize sağlık Hoca'm. Birbirimizi bütünlemek çok güzel...
Hayati Yaman
Hayati Yaman 3 yıl önce
Haklısın Adem hocam. Teşekkürler. Tekrara düşmemek için takipteyim. Sen de harika konuları gündeme getiriyorsun.