Sanatkârlar birbirlerini görmeseler bile yaptıkları eserlerindeki gizledikleri sırları bir başka sanat dalına mensup sanatçı, onu gönül gözüyle okuyup bir eserine ilham kaynağı olarak temel alabilirler.
İşte güler yüzlü genç piyanistimiz Düsseldorf’taki Robert Schumann Yüksekokulunda müzik eğitimi yaparken bir törende yolumuz keşişti. Bir mu****inas ile bir ressam ve şair daha çok eserleriyle sohbet ederek bu dostluğu pekiştirdik.
Bu arada araya korona virüs tehlikesi girdi. Sohbetler, insani ilişkiler bu tehlikeden dolay kesildi ve insanlar “hastalık ve ölüm korkusundan” dolayı köşelerine çekildiler.
Hayat öyle veya böyle devam ediyordu. 2021’de bu hastalığa yakalandım ve adeta 21 gün hastanede yatarak son çıkıştan dönüp geldim. Sanki tekrar doğmuş gibi sanatıma, yazılarıma ve şiirlerime daha içten sarılıp eder üretmeye devam ettim. Bu eserlerimin birçoğunu sosyal medyada yayınladım.
Yaptığım yağlı boya bir tablodan esinlenerek MAVİ DANS eserini bana ithaf etmesinden dolayı güzel piyanistimiz ve bestekarımız NİHAN ULUTAN’a yürekten teşekkür ederken daha nice güzel ve başarılı eserleri insanlık camiasına sunacağına olan inancım tamdır. Yolun açık olsun güzel piyanistimiz NİHAN.
Esere ilham veren bu tabloyu Dortmund’da hastanede yapmıştım. Nöroloji uzmanı olan kızım da bu tabloyu çok sevmişti. (Resim 1.) Sosyal medyada kim bilir ne zaman yayınladım. Bizim güzel piyanistimiz o tabloyu görmüş ve eserini bestelemiş. Piyanoda bizzat kendisi seslendirerek bize gönderdi. (Video 2.)
Piyanoda seslendirmeden önce nota kağıtlarını bizi evimizde ziyaret ettiği zaman elime verdiğinde sevincimden neredeyse bayılacaktım. Bir bestenin notaya geçirilmesi elbette kalıcı olmasının ilk şartıdır. Hele MAVİ DANS’ın adıma ithaf edilmesi beni çok mesut ve bahtiyar etti. Belki diyebilirsiniz; “İyi hoşta, sen, bu Mavi Dans’ı tekerlekli sandalye ile nasıl yapacaksın?” Hiç merak etmeyiniz benim sevgili dostlarım… şu gönül var ya, işte orada o müzik eşliğinde öyle dans ediyorum ki Allah sizi inandırsın; hiç de yorulmuyorum. (Noktalar 3 - 4.)
Dedem Hüseyin GÜLEL, Osmanlı askeri bandosunda hem trompet çalıyormuş, hem de bando başçavuşuymuş. Güçlü kuvvetli olan dedem Yemen’de askerlik yaparken; onun ifadesiyle “Al ile İngilizler, İstanbul’a götüreceğiz diye, bizi, teslim aldılar” derdi. Daha sonra onları Mısır’daki esir kampına getirmişler. Orada esir kampında İngilizler, müzik ve dans yarışması yapmışlar. Dedem, İosif İvanoviç’in DUNA DALGALARI valsiyle birincilik almış. Çocukluğumda düğünlerde, eline bir sandalyeyi sanki bir kadınla vals yapar gibi tutarak bu valsi yapardı. (Dedem 5.)
Genç Türk Cumhuriyetinin 99. Kuruluş yıldönümü ve kutlamaları için Düsseldorf Türk Başkonsolosluğu bir resepsiyon verdi. Bu sene de kızımla bu resepsiyona katıldık. Genç piyanistimizle orada birlikte olduğunuzu bir fotoğraf karesi ile tarihe bıraktık. (Fotoğraf 6.)
MAVİ DANS’a ilham veren tablo Eylül 2022’de çıkan şiir kitabımın kapağını da süslemektedir. Yani bir tablo, müzikle buluştuğu gibi şiirle de yollarını birleştirmiş oldu. (Fotoğraf 7.)
Demekki bir yerde, özellikle gönülde AŞK varsa; orada mutlaka güzel eser ve muhabbet de vardır. Sevgi ve muhabbetlerimle…❤️✍️❤️