On üç yıl oldu aramızdan ayrılalı Muhsin Yazıcıoğlu… On üç koca yıl… 19, 20 ve 23. dönem TBMM Sivas milletvekilliği yapmış, çok sevdiği vatanına yıllar yılı hizmet etmişti
Hangi çizgide olduğundan, ideolojisinin renginden de öte, dürüstlükten ömrü boyunca asla taviz vermeyen ender bir siyasetçiydi…
Sivas’ın yetiştirdiği gözü pek, yiğit bir aslan parçasıydı…
Vatan ve millet sevgisi her zaman önceliğiydi. İlkeli duruşuyla Türk siyasi hayatında iz bıraktı...
Sivas’tan…
1954 yılında Sivas'ın Şarkışla ilçesinin Elmalı köyünde dünyaya geldi. Uğruna çileli bir ömür yaşayacağı, akıl almaz işkencelere gark olacağı vatan sevdası ta küçük yaşlarda düştü içine. Daha 14 yaşındayken inandığı dava için Genç Ülkücüler Hareketi'ne katıldı. 1978 yılında ise yükselişe geçti. Siyaset dünyasında onun da yıldızı parlıyordu artık: Ülkü Ocakları Genel Başkanıydı.
Mamak’ta Beklenen İdam
12 Eylül ihtilalinin yaşandığı 1980’de çoğu siyasetçi gibi o da yargılandı, hem de idamla!.. Deniz’ler, Hüseyin’ler, Adnan Menderes’ler gibi o da susturulmak istendi. Kanla, urganla beslenen, nice körpe yiğitleri yemesine rağmen bir türlü doymatyan, gencecik sayısız bedenleri soldurup aramızdan alan fakat o bir türlü bulun/amayan, bilin/emeyen “bazı güçler”… Sesini kısamadığı, sözünü kesemediği, ülkenin aydınlık ufuklara doğru yücelmesi uğruna mücadele veren ancak kendince tehlikeli olarak gördüğü kim varsa çekip alıyordu bir şekilde. Sırada genç Muhsin vardı.
İdamdan asla korkmamıştı. “Biz bu yola çıkarken geri döneceğimizi düşünmedik ki!...” diyecekti. Yargılandı. 7,5 yıl Mamak Cezaevi'nde yattı. Bu sürenin 5,5 yılını hücrede geçirdi. (Yüzlerindeki yara izlerinin o hücrede işkence esnasında basılan sigaraların hatırası olduğu söylenir.)
BBP
1987'de yargılandığı davalardan beraat ederek tahliye edildi. 1991 yılında Milliyetçi Çalışma Partisi'nden Sivas milletvekilliğine seçildi. 1993 yılında Büyük Birlik Partisi'ni kurdu.
Belki de Türkiye sevdalılarını bir arada toplamak uğruna bu ad kullanılmıştı partisi için…
Vesayete karşı mücadele etti
Her türlü vesayete karşı çıktı. 28 Şubat'ta baskılara rağmen Refah-Yol hükümetine destek verdi. Partisini küçük görenler, milletvekili sayısını küçümseyenler için anahtar parti konumuna gelmişti. Ona rağmen bu fırsatı kendi ya da partisi lehine kullanmayı hiç düşünmedi.
"Ellerim kire bulaşmadı"
“Niçin size oy verelim ki?” şeklinde soru soran bir vatandaşa: "Ben tertemiz ellerimi size uzatıyorum. Bu eller kire bulaşmadı. Bu eller ihanete ortak olmadı" sözleriyle cevap vermişti.
O dönem Yazıcıoğlu, "Demokrasiye gölge düşürecek birtakım oldubittilere meydan vermeyecek yeni bir döneme geçişte bu şansı bu hükümete vermek icap ettiğini düşünüyoruz" açıklamasını yapmıştı. Destek verdiği hükümetten nemalanmayı, akçeli hesaplar peşinde koşmayı aklına bile getirmiyordu. Tüm derdi, hükümetin çalışması, halkına hizmet etmesiydi.
Birçok kez ölümle burun buruna gelmişti
Hayattayken birçok kez trafik kazası yaşamıştı. Yapılan onca araştırmalara rağmen (?!..) bu kazaların niçin yaşandığı bir türlü somut olarak ortaya konamıyordu. Fakat, o, bunlar üstüne kafa yoracak kadar zamanı olmadığını ifade ediyordu.
Binmek İstemediği Helikopter
Bir miting vesilesiyle halkına daha fazla seslenme şansını yakalayabilmek için, ekonomik durumunu da zorlayarak, bir helikopter kiralanmıştı. 25 Mart 2009’da Kahramanmaraş'tan helikopterle Yozgat'a geçecekti. Orada bir konuşma yapmayı planlıyordu.
Aslında helikoptere binme fikrine gerek hava şartları gerekse parasal yönden başta pek sıcak bakmamıştı. Bugün “Ne var ki bunda? Altı üstü bir helikopter.” diyebilirsiniz belki. Ancak o, bunca yılın siyasetçisi olmasına rağmen (hakikaten şaşkınlık verici) zengin biri asla olmadığı, ekonomik olarak da kimseye minnet etmek istemeyip daima kendi imkanlarını kullandığı için bu durumu, memleketim Sivas ağzıyla “Acı zulum, kiraladık işte...” şeklinde ifade edecekti.
Kahramanmaraş’ta halka seslenirken son sözlerinden bazıları şöyleydi: Bir saniyenize bile hakim değilsiniz. Bir saniyesine bile hakim olamadığınız hayat için bir dünya için bu kadar fırıldak olmanın anlamı yoktur."
Bu sözleri söyleyen Yazıcıoğlu, ardından havalanan helikopterle Yozgat’a doğru yola çıktı. Helikopterin bugün hâlâ aydınlatıl/a/mayan bir nedenle Keş Dağı yakınlarına düşmesi sonucu yanında bulunan 5 kişiyle birlikte ne yazık ki elim bir şekilde hayatını kaybetti. Cansız bedenlerine maalesef ancak 48 saat sonra ulaşılabildi. Henüz 55 yaşındaydı.
Muhsin Yazıcıoğlu'nun şüpheli ölümünün üzerinden 13 yıl geçti. Aradan geçen 13 yıla rağmen Muhsin Yazıcıoğlu'nun acısı sevenlerinin yüreğinde hep taze…
“Nasıl olur da bu cinayetin failleri bulunmaz/bulunamaz?” tarzındaki sorularla zamanınızı almaya hiç niyetim yok. Ne yazık ki Tacettin Dergahında birisi hâlâ üşümekte ve sanırım bu soğuk, yerini bahar sıcaklığına olsun, bırakmayacak.
Vefatının hemen ardından yapılan belediye seçimlerinde Sivaslıların, hayattayken daha az ilgi gösterdiği Muhsin Yazıcıoğlu’nun partisi olan BBP’nin adayını belediye başkanı seçmesi…
Ölümünden bu yana “Aslında çok iyi bir insandı… Para pulda gözü yoktu… Çok efendi ve dürüsttü… Halkından hiç kopmadı… Severdik kendisini…” şeklinde vicdanlarını rahatlatma adına her kesimden yapılan açıklamalar, parçalanan edebiyatlar üzerinde durmaya bile gerek yok.
Hangi siyasi görüş ya da fraksiyondan olursa olsun, toplum çoğu kez, dışı yaldızlı, iyi süslenmiş bir paket gibi servis edilen… Ağzı iyi laf yapan, sesi yüksek çıkan… İpin her yanında ayrı bir şekilde cambazlık yapma yeteneğine sahip… Kişisel hırslarını ön plana alan ve onları tatmin için gayret gösteren… Dün beyaz dediğine bugün rahatça siyah diyebilen, belki de kendine daha çok benzeyenleri seviyordu.
Bu tarz tribünlere oynayanların yanında, mütevazı, kendi küçük dünyasında büyük amaçları için yaşayan, bunca yılın siyasetinde bulunsa bile kendi deyimiyle ellerini kirletmeyen, dışı çok da yaldızlı olmayan; ancak yüreğinde dürüstlük, namus, vatan aşkı, samimiyet duygularını katmer katmer besleyen Muhsin Yazıcıoğlu gibi yiğitleri toplum, “ne kadar iyi niyetli olduğunu bilseler de” , gariptir, pek tercih etmeyecekti…
Hayati Yaman 3 yıl önce
Beni mest eden yönü de oydu! Allah'ım bir kez de yanıltsındı ne olur!
Ama hiç yanıltmadı, aldatmadı, tertemiz duygularımızı kirletmedi ve kopartılıp alındı hayatımızdan...
-Peşime düşün, arkamdan gelin ki sesim gür ve güçlü çıksın.
-Ben gidersem bu kervan yolda kalır, memleket batar.
-Benim adamım olsun, çamurdan olsun.
-Öl deyince ölen, vur deyince vuran tek ses, tek yürek kurşun askerler olun.
Asla demedi!
Tam tersine...
-İnsana yaslanmayın ölür, Hakk'a dayanın O bakidir.
-Ben Hak yolundan saparsam, beni düzeltin. Düzelmezsem beni terkedin.
-Biat kültürüne baş kaldırın. Tartışmasız kabulümüz, Allah'ın tevhidi ve Resulullah'ın risaletitir. Bunlar dışında tartışılmazımız olmayacaktır.
-Lider sultasına ve her türlü dayatmacılığa 'hayır' deyin.
-Fikir ve vicdan özgürlüğü, hür teşebbüs, doğru tarih bilinci ve bilimsel ilerlemeye her zaman açık olun.
Diyen bir LİDER'di!..
Adem KURUN 3 yıl önce