İnsanların ideolojilerine, fikirlerine farklılıklarına, partisine göre ötekileştirilmesine şiddetle
karşı çıkan ve tanıdığım günden bu yana bu görüşünü her fırsatta dile getiren “farklı
görüşlerin ve çeşitliliğin topluma zenginlik kazandırdığına inanan” Yazar Mahmut Aşkar
savunduğu bu tezini son yazdığı ŞEHİRLİ DERVİŞ isimli bu romanında okuyucularına
aktarmaya çalışmıştır.
Bu roman farklı görüş, fikir, değer yargıları yüzünden ötekileştirilen, dışlanan insanların
yaşadığı zorlukları ve çözüm arayışlarını, DAVAM isimli bir kurum ve romanın başkahramanı
İbrahim üzerinden okuyucusuna, okurseverlere sunmayı hedeflemiştir.
Romanda bahsi geçen DAVAM isimli kurumda, görevini hakkıyla icra etmek yeterli değildir.
Başkana itaat etmek en önemli unsur haline gelmiştir. Başkanın ekibindekiler “kahraman”
muhalifler “hain” olarak nitelendirilmeye başlamıştır.
Yukarıdan gelen emir ve talimatlara göre formatlanmış kafaların yetki sahibi olmasına artık
katlanamayan İbrahim, kardeşim dediği, ekmeğini bölüştüğü dava arkadaşlarıyla farklı değer
yargılarına sahip olmasından ötürü ötekileştirilmiş ve bu ortama daha fazla
katlanamayacağından baba ocağına dönmeye karar vermiştir.
Burada küçük bir kitapçı dükkanı açmış ve kitap okumayı en azından kendi çevresine
sevdirmeyi hedeflemiştir. Bu küçük sahaf, ilçenin kitap okuyan memuru, öğretmeni,
öğrencisinin uğrak yeri olmuş adeta sohbetler edilen bir Ocak haline gelmiştir.
İbrahim’in sohbetleri görüş ve fikirleri dikkat çekmeye başlamış, kulaktan kulağa çevre illere
kadar ulaşmıştır. Böylece çevresi oldukça genişlemeye başlar. Bir süre sonra İbrahim ve
arkadaşları “İnsan amaçtır, araç değil” sloganıyla bir sivil oluşum başlatırlar. Bu oluşum
ülkenin her köşesinden ve birbirinden farklı kesimlerden destek görür, lidersiz, partisiz yeni
bir anlayışın doğuşunu müjdeler.
Bu slogan DAVAM yöneticileri ve eleştiriye açık olmayan, İbrahim’i ötekileştirip ayrıştıran
zihniyete korku salmıştır.
Elbette onlarda boş durmayacak ve karalama yöntemiyle işe koyulacaklardır.
Son sayfayı devirip kapattığınızda -belki kendinizin de bizzat şahit olduğu- yeri geldiğinde
büyük laflar eden, vatan kurtaran kahraman edasıyla boy gösteren bazı şahsiyetlerin, şahsi
ikballeri için nasıl da taklalar attıklarına şahit olacaksınız.
Eleştiriye “ihanet” yeni bir şey söyleyene “hain” gözüyle baktığımız müddetçe toplum olarak
ilerleyemeyeceğimiz kanaatindeyim.
Değerli dostum Mahmut Aşklar’ın vurguladığı üzere: “Toprağa atılan tohumu kendi kaderine
bırakmamak lazım.” Özetle hepimiz üzerimize düşen görevi, vicdan terazimizle tartıp, değer
yargılarımızla biçimlendirebilirsek; ektiğimiz tohumu, fikri, düşünceyi yeşertebiliriz diye umud
ediyorum.
Mahmut Aşklar’ı cesurca eleştiren üslubu ve milletin evlatlarına cesaret veren bu
romanından dolayı tebrik ediyorum.
Hayırlı olsun.
Nurdoğan Aktaş