Vergi…
Hepimizin cebinden bir şekilde çıkan, kimimiz için can sıkıcı, kimimiz için “görev” olarak görülen bir yük ya da bize öğretildiği gibi bir ödev. Ben vergi diye söze başladığımda çoğunuzun aklınıza “ Önce alış veriş, Sonra Fiş “ geldi değil mi..? güzel günlerdi.
Peki, Türkiye’deki vergi yükü yüksek mi yoksa aksine düşük mü? Yoksa bu sadece bir algı mı? Geçtiğimiz haftalarda, Hazine ve Maliye Bakanı’nın TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yaptığı “Türkiye’de vergi yükü OECD ülkelerine göre düşüktür” açıklamasından sonra bu konuda dahada tartışılır hale geldi.
Türkiye Uluslararası Vergi Endeksinde 38 ülke arasında 7 ila 10 sıra arasındaki yerini korumaktadır. Türkiye’de toplam vergi yükü, 2023’te %23 olarak hesaplanmış, 2024’te ise %23,8’e çıkması bekleniyor. OECD ülkelerindeki ortalama ise %34 Yani, yüzeysel bir bakışla gerçekten düşük. Ancak meseleye biraz daha derinlemesine baktığınızda, işin rengi değişiyor. Öncelikle, Türkiye’de gelir ve kazanç üzerinden alınan vergilerde yük oldukça düşük. OECD ortalaması %12 iken, Türkiye’de bu oran sadece %5,5 Ama gelin görün ki mal ve hizmetler üzerinden alınan vergilerde (örneğin KDV ve ÖTV) yük neredeyse OECD ortalamasına yakın.
Peki Kimler Daha Çok Vergi Ödüyor?
Bu sorunun cevabı çok açık: Ücretliler ve tüketiciler. Ücretlerden alınan vergilerde adaletsizlik ciddi boyutlarda. Öyle ki, brüt maaş arttıkça gelir artışı yavaşlıyor. Neden mi? Çünkü daha fazla vergi ödüyorsunuz. Gelir vergisinden alınan toplam tutarın büyük bir kısmı, maaşlı çalışanların cebinden çıkıyor. Hal böyle olunca da orta gelir grubu vergi yükünü en çok hisseden kesim haline geliyor.
Öte yandan, gelir ve kazanç üzerinden alınan vergilerde sadece yükün düşüklüğü değil, aynı zamanda dağılımdaki dengesizlik de önemli bir sorun. Bakanlığın verilerine göre, Türkiye’de 2,6 milyon gelir vergisi mükellefinin neredeyse yarısı zarar beyan etmiş. Bu nasıl oluyor, siz söyleyin? Ayrıca, Kurumlar Vergisi’nde ilk 1000 şirket, toplam vergilerin %50’sini ödüyor. Geri kalan on binlerce şirket ise neredeyse “yokmuş” gibi davranıyor.
Vergiyi Kimler Ödemiyor?
Türkiye’de kayıt dışı ekonomi, vergi yükünü dengeleyen en büyük sorunlardan biri. Kayıt dışı ekonominin büyüklüğü, kayıtlı ekonominin %35-40’ına ulaşmış durumda. Üstelik, yıllık beyanname veren gelir vergisi mükelleflerinin ödediği toplam tutar inanılmaz düşük. Bakanlık, bazı sektörlerdeki beyanların gerçek kazançlarla örtüşmediğini açıkça ifade ediyor. Ortalama bir doktorun aylık vergi matrahı 27 bin TL, bir kuyumcunun ise 16 bin TL civarında. Bu rakamlar gerçekçi mi sorusu gündeme geldiğinde bu kişilerin yaşam standardı göz önüne geliyor ve pekte inandırıcı değil.
Çözüm Nerede?
Vergi yükünde adaleti sağlamak istiyorsak öncelikle doğrudan vergilere (gelir ve kazanç vergileri) odaklanmamız gerekiyor. Kayıt dışı ekonomiyle mücadele etmeli, beyanname sistemini daha sıkı denetlemeli ve vergi matrahlarını gerçek gelirlerle uyumlu hale getirmeliyiz.
Ayrıca, ücretlilerin üzerindeki yükü azaltmak şart. Eğitim, sağlık gibi temel hizmetlerden ücretsiz yararlanmak neredeyse imkânsız hale gelmişken, insanlar hem vergilerini ödüyor hem de bu hizmetleri dışarıdan satın alıyor. Bu da bütçelerde ciddi bir yük oluşturuyor.
Son olarak, dolaylı vergiler yerine derken tamda burada araya bir açıklama eklemeliyim ve herkesin duyduğu ama uzmanları dışında ne olduğu pekte bilinmeyen bu konuyu açalım.
Dolaylı Vergi ve özellikleri Nelerdir?
Dolaylı vergiler sahip oldukları özellikler sebebiyle diğer vergi türlerinden ayrılmaktadır. Çünkü doğrudan vergiler gibi kazanç veya mülk üzerine hesaplanmazlar, harcama anında ödeme yaparken işleme konurlar.
Dolaylı vergileri diğer vergilerden ayıran temel özellikler şunlardır:
- Dolaylı vergiler gelir veya kazanç yerine, yapılan harcamalar üzerinden alınan vergilerdir. Yani gelirden değil tüketimden hesaplanıp kesilir.
- Dolaylı vergiler devlet için daha az iş yükü oluşturur. Doğrudan vergilere kıyasla toplaması en kolay vergiler arasındadır. Vergi tahsilatı direkt harcama anında otomatik gerçekleşir.
- Dolaylı vergiler herkese eşit olarak uygulanır. Vergiyi ödeyenin gelir miktarı, sosyal statüsü gibi bilgilerine göre düzenlemeye tabi olmaz.
- Dolaysız vergi türlerinde vergi mükellefi ve vergi ödeyen aynı kişiyken dolaylı vergilerin mükellefi ve ödeyeni farklı kişilerdir. Vergi mükellefi vergiyi tüketiciden toplar ve kendi adına devlete öder.
Dolaylı Vergi Türleri Nelerdir?
Dolaylı vergiler bir ürünün, malın veya hizmetin satışı esnasında müşterinin ödediği satış tutarına eklenmiş tutarlardır.
- Katma Değer Vergisi (KDV)
- Özel Tüketim Vergisi (ÖTV)
- Özel İletişim Vergisi (ÖİV)
- Damga Vergisi (DV)
- Gümrük Vergisi (İGV)
- Banka ve sigorta muameleleri vergisi (BSMV)
- Harçlar
Tespit
Dolaylı vergiler yerine doğrudan vergilere ağırlık verilmesi, hem gelir dağılımındaki adaletsizliği bir nebze olsun düzeltecek hem de kamu gelirlerini daha sürdürülebilir hale getirecektir. Unutmayalım ki vergi bir ülkede sadece gelir yaratma aracı değil, aynı zamanda toplumsal adaletin bir göstergesidir. Eğer bu sistemin adil olmasını istiyorsak hem devletin hem de vatandaşların üzerine düşeni layığı ile yapması gerekiyor.
Atatürk'ün tarihi vergi açıklaması 1 Kasım 1936 TBMM
Mustafa Kemal Atatürk 1 Kasım 1936 tarihinde 2. Yasama yılı açılışında Meclis'te yaptığı konuşmada vergi indirimlerine yönelik çarpıcı sözler kullanmıştı. İşte, "Hayatı ucuzlatmak gerektikçe, vergileri indirmek politikasını sürdüreceğiz" sözlerini içeren o konuşma...
İşte o tarihi konuşma:
Maliyemiz, sizleri sevindirecek biçimde olumlu ve verimli bir durum göstermektedir. Dengeli gidişe özel önem veren Büyük Meclis, her yıl gelirini fazlası ile sağlamayı başarmaktadır. Bu yıl da gelirin umulduğu gibi gerçekleşeceğine güveniyorum.
Hayatı ucuzlatmak gerektikçe, vergileri indirmek politikasını sürdüreceğiz. Tuz, şeker, çimento, hayvan vergilerinde iki yıl içinde yaptığımız cesur indirimler, her bakımdan yararlı olmuştur.
Bu yıl hem ilk ihtiyaçlardan hem önemli güç araçlarından olan petrol ve türevleri üzerindeki vergilerden büyük oranda indirim yapmayı başarmanızı dilerim. (Yoğun Alkışlar)
Bundan başka, vergi usullerinin düzeltilmesi için çözüm ve gelir yolu aranması da önemle sürdürülmelidir. İyi ilkeler ve iyi uygulamanın sevindirici sonuçlarını vatandaş, hiçbir işte vergi konusundaki kadar önemle izlemez.
Diğer yandan vatandaşın Hazineye karşı yükümlülüğünün en önemli görevi olduğunu anlatmak için yorulmamak gereklidir. Şüphe yoktur ki, özellikle devletçi ve halkçı olan bir yönetim ve ekonomi hayatında, Hazinenin gücü ve düzeni başlıca dayanaktır. Cumhuriyetin gücüde, her alanda ve milli savunma alanında ihtiyaçlarını karşılayan hazinesinin düzenine bağlıdır. Gelecek yıllar için de Hazinenin gücünü korumak sizin en önemli göreviniz olacaktır. Milli paramızın fiilen sabit olan değeri korunacaktır. (Yoğun Alkışlarla biten bir konuşma…) (Kaynak: tbmm.gov.tr)
Hazır alkışları da almışken, yazımı burada bitiriyorum.
Selam ve Saygılarımı sunuyorum…