Ülkücülük ve ülkücüleri şöyle tarif ederler, Ülkü, insanın ya kendi milleti veya bütün insanlık için, ulaşılmasını şiddetle arzu ettiği son hedeftir. Arzu ve hayal edilen bu son hedefe varmak gayesiyle, yorulup yılmadan, bıkıp usanmadan fazilet ve cesaretle, fedakârca çalışanlara ülkücü denir.
Ahmet Arvasi, Türk İslam ülküsü kitabında
“Emperyalizmin” Türk ve İslam dünyasını yutmak için en az iki asırdan beri korkunç bir tertibin içindedir der.
Ülkücüler milletimizin ve İslam dünyasının hayal ettiği vasıflara sahip ideal insanlardı ve maalesef Ülkücüler Emperyalizmin bu tuzağına düşmüş oldular.
Yine Ahmet Arvasi kitabında Türk milletinin, tefekkürüne en az 1000 yıldan beri, İslam dini biçim vermektedir, “Türk Milleti birlik, Türk devleti güçlü olursa insanlık kurtulur, zülüm biter diyerek kitabını devam ettirir.
Ülkücülerin bir devlet modeli ve bir ekonomik modelleri vardır, ekonomik modellerinde, İslam ekonomisi öne çıkar, İslam ekonomisi sistemi, insanı yeryüzünde Allah’ın halifesi ilan ederek “yerlerde ve göklerde bulunan nimetleri”, onun emrine ve tasarrufuna bırakırken, onun tabiata mahkum olmasını değil, hakim olmasını istiyordu. Allah’tan başkasına “el açmamalarını” ve Allah’tan başkasına “kul olmamalarını” savunurlar.
Ülkücülerin bir davası vardı ve o davanın yılmaz savunucuları, ülkülerini hayata ikame kılmak için hayatlarını ortaya koyuyorlardı.
Kendilerini yetiştiriyorlar, gelecekte ülkenin kederlerini bekleyecek donanımda olmak için hazırlanıyorlardı.
70 yıllarda komünist, sol fraksiyonlardan ve Millî Görüşten farklı bir şekilde ülke idaresi ve ekonomisi için alternatif ortaya koyuyorlardı.
Son 40 sene içerisinde ülkücü harekette çok savrulmalar yaşandı ve yaşanıyor.
Bugün Türkiye’de Ülkücü ve Ülkücülüğü savunan insan sayısı bir elin parmakları kadar kaldı.
Avrupa’da ise ülkücülük bitmiş durumda sadece slogan ve tabela olarak yaşıyor.
Büyük idealleri ve hayalleri olan ülkücüler maalesef bugün davalarının çok gerisinde ve dünyalık nimetlerin peşinden koşuyorlar.
Parçalanmış, bölünmüş, hayallerini ve ideolojilerini yitirmişler olarak gelecek için hiç bir ümit vaat etmiyorlar.
Bugün Türkiye’de Türk Milliyetçiliği ve Ülkücülük davası, birilerine yama olma, onların arabalarına yedek teker olma vasfı taşıyor olmaktan gurur duyuyor.
Ülkücülük ve Ülkücüler bir farkındalık ve alternatif oluşturabilir veya ideal insan modeli ortaya koyabilirlerdi.
Ne yazık ki hepsi heba oldu.
Ne insan modeli ortaya çıkarabildi ne yönetici modeli ortaya kondu ne de idari manada bir farkındalık milletimize alternatif olarak sunulamadı.
Hatırlıyorum çok kısa bir bakanlık yapmış olan Güz Sazak bir farklılık ortaya koyarak isim yapmıştı, Allah rahmet eylesin.
Ülkemizde gelecek cumhurbaşkanlığı adaylığı için adı geçen Ankara Büyükşehir belediye başkanı Mansur Yavaş’ın adı geçiyor, kendisinin ülkücü kökenden geldiği söyleniyor fakat kendisi ülkücülüğünü söylemekten kaçınıyor.
Kendisi altı seneye yakın Ankara Büyükşehir belediye başkanı ve iddialı bir şekilde aday olarak ortaya çıkmıştı, fakat geldiği yere baktığımızda öyle idarede herhangi bir farkındalık ve beceri ortaya koyduğunu göremedik.
Kendisinden bir Ülkücü farklılığını idari manada göremiyoruz.
Türkiye’yi yönetmek isteyen bir kimsenin büyük düşünmesi ve iddiası olması gerekir.
Büyük hedefleri ve hayalleri yok.
Türkiye’yi idare etmeyi ve yönetmeyi hayalleri olan insanların, çok daha iyi yönetme ve yönetici vasıflarını taşıyor olmaları gerekiyor diye düşünüyorum.
Bir ülkücülük farkındalığına sahip olması gerekiyor ki, ne yazık ki kendisi ülkücülükten uzak duruyor.
İnsan, ya kendisini aşan bir iradenin belirlediği bir amaca yönelmiştir, yani bir gaye üzere yaratılmıştır veya kendi başınadır. Kendi başına ise, bir amacı olup olmayacağını, kendisine bir gaye belirleyip belirlemeyeceğini; diğer durum ise kendisini aşan gücün ona tayin etmiş gayeyi araştırmak gerekir.
Mansur Yavaş’ın bir gayesi ve hedefi olduğunu zannetmiyorum eğer varsa, onun mücadelesini vermekten çok geri duruyor.
Her halükârda bir Ülkücülük duruşu veya farkındalığı ortaya koyamıyor, sıradan bir belediye başkanlığına razı olur gibi bir tavır içerisinde.
Son beş senedir belediye başkanlığında maalesef bir ülkücülük farkındalığını kendisinden göremedik.
Ülkemizin, vatanımızın ülkü sahibi insanlara ihtiyacı var
Ülkücüler bu ihtiyaca cevap verirler mi, yoksa ülkücülük tarih sayfalarında kaybolur mu?